DİNLERİN KÖKENİ SÜMERLER Mİ?


DİNLERİN KÖKENİ SÜMERLER Mİ?

iddia: islam da dahil bütün dinlerin kökeni sümerlere dayanır ve kopyalanarak günümüze gelmiştir.

sırasıyla değineceğimiz konular;

1)sümerler kimdir? (kısaca)
2)muazzez ilmiye çığ'ın iddiaları
3)sümerler ve vahiy

sümerleri kısaca tanıyarak başlayalım;



sümerler, mö 4000- mö 2000 yılları arasında irak'ın güneyinde yani güney mezopotamya'da yerleşmiş olan, medeniyetin beşiği olarak bilinen uygarlıktır.

dünya'nın bilinen en eski uygarlığı kabul edilir. yazı, dil, tıp, astronomi, matematik, gerekse din, fal, büyü ve mitoloji gibi alanlarda ilk öne çıkan ve bilinen toplum sümerlerdir.

sümerliler devletlerini şehirlere bölmüş olup 21'i büyük olan yaklaşık 35 büyük şehir ve kasaba vardı. bunlardan birkaçı; kiş, nippur, zabalam, umma, lagaş, eridu..

ayrıca her şehrin özel tanrı, tanrıçaları vardı ve her şehirde en az bir tane tapınak bulunurdu. çok tanrılı bir dine sahip olup 1500 kadar tanrı ismi olduğu söyleniyor, gılgamış destanında ismi geçen bazı tanrıları ise şöyle;

anu veya an: gök tanrısı
enlil: hava tanrısı (tanrıların babası)
enki: bilgelik tanrısı
nimmah (ninhursag): ulu hanım, ana-tanrıça
nanna (sin): ay tanrısı
utu (şamaş): güneş tanrısı
ecem (kueen) : kraliçe soylular tanrıçası.
inanna (iştar): aşk ve bereket tanrıçası
ninti: hayat tanrıçasıdır.

https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Sümerler

https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Muazzez_İlmiye_Çığ

kısaca sümerler bu şekilde, şimdi asıl konuya giriş yapalım; sümer iddialarını araştırırsanız karşınıza muhtemelen çıkacak ilk isimlerden biri muazzez ilmiye çığ'dır.

kendisi yıllarca müzede çalışmış biriydi ama seküler medya zaman zaman kendisini "profesör" ünvanıyla da ekranlara da çıkarmıştır. ee ne de olsa islam'ı eleştiren biri olsun o kadar:)

not: müzede sümer, akad, hitit dillerindeki tabletleri düzenleme işleri ile sorumluydu ama çeviri yapabildiğine dair net bir bilgi yok internette.

kendisinin 13 kitabı var ama bu yazıda bizi asıl ilgilendiren "kuran, incil ve tevrat'ın sümerdeki kökeni" adlı kitabı.

kitap 110 sayfa ve dörtte biri resimlerden oluşuyor ki genel olarak kitapları bu şekilde ince kitaplar. kadını gömmek gibi bir niyetim yok ama sanki "benim de kitabım olsun" mantığıyla yazılmış bi kitap gibi..

neyse, kitabı geçen sene okuyup gerekli yerlerde notlarımı almıştım, şimdi de tek tek değinelim muazzez hanım'ın iddialarına.

not 1: kitaptaki sümer iddiaları daha çok tevrat ve yahudilik ile ilgili. bu yazıda ise bizi ilgilendiren yani islam ile bağlantısı olan iddialara değineceğiz.

not 2: iddialar arasında hz.adem'in cennetten kovulması, nuh tufanı gibi kayda değer birkaç iddia var, bunlara en sonda detaylı olarak değinilecektir.

muazzez hanım, sözde dinlerin kökeninin sümerlere dayanacağını ispatlayacak ama henüz sayfa 19'da şöyle bir cümle kuruyor;

"ne yazik ki, sümer kanunlarının yazılı olduğu tabletler cok kırıklı, belki de toprak altından daha çıkarılmayanlar da var. bu yüzden tam bir karşılaştırma yapılamıyor.”

yazar hanıma sormak lazım; madem elimizdeki bilgiler kesin değil, eksikler var neden yıllardır tutturmuşunuz sümer de sümer? şuan her 10 ateistten 9'u ortalıkta "abi hep sümer ya" diye dolaşıyor:)

neyse devam edelim;

1)örneğin sayfa 15'de "asurlularda tanrıdan bir peygamber yolu ile vahiy geldiğini" ve bunu semavi dinlerdeki vahiy almaya benzetmiş.

hayır şaka yapmıyorum, yazar da şaka yapmıyor cidden bunu kopya olarak görüyor ve çoğu iddiası da bu derece absürt iddialar.

yok yani yazara sormak lazım; başka nasıl vahiy gelebilirdi? insanlara gönderilecek bir vahyin insanları en iyi şekilde anlayacak ve anlatacak bir insan aracılığıyla gönderilmesinden daha doğal ne olabilir?

açıkçası bu iddia "sümerlerde anneler çocuklarını komşudan tuz almaya yollarlardı, şimdikiler de aynısını yapıyor " demek kadar saçma bir iddia.

2)aynı sayfada "temizlik sümerlerde çok önemliydi, tapınağa gidenler temiz beden ile giderdi" demiş yazarımız

sanırsam konuyu camilere, kiliselere temiz elbiseler ile gitmeye getirecek ama muazzez hanıma sormak lazım;

temiz giyinmemek için sebebimiz nedir? sadece ibadethanelerde değil evin içinde de temiz olmaya çalışır her insan ki çöpten, kirden beslenen tür insanlar değil sinekler, kurtçuklardır.

3)aynı sayfada şaka gibi ama "asurlarda tanrı bazen üçüncü şahıs bazen birinci şahıs olarak vahiy gönderir, aynısı kur'an'da da var" demiş

allahın bazen kendinden "o" bazen de "ben" diye bahsetmesine getirmiş konuyu ve bunu bir kopya, benzerlik olarak sunuyor.

kitabı bastırmadan önce bu kısmı okuyan editörler ne düşünmüştür cidden merak ediyorum. hayır oldu olacak "aynı noktalama ve yazım kuralları kullanılmış" deseydi!

4)sayfa 17'de "üç dinde de tanrıların var edici ve yok edici güçleri var" demiş. yazarın kafasında nasıl bir tanrı inancı var acaba? bir tanrının yaratma ve yok etme güçleri olmasından daha doğal ne olabilir?

5)sayfa 18'de "sümer krallarının nasıl sarayları varsa tanrılarının da evleri vardı, daha sonraları tanrı evleri sinagog, kilise ve camilere dönüştü" demiş.

islam adına konuşayım; öncelikle mülkün sahibi allah'tır, her şey allah'a aittir, camiler dahil. sümer tanrıları insansı sınırlı varlıklar oldukları için bunların bir evleri olduğu inancı olabilir ama islam'da böyle bir inanç yok.

islamdaki sadece mecazi bir tanımdır ki allah mekandan münezzehtir.

6)aynı sayfada "camilerin üstündeki yarım ay yani hilal, sümer ay tanrısının sembolüdür" demiş ki sanırım muazzez hanımın islam bilgisi de kıt.

zira günümüzde islam'ın sembolü haline gelmiş hilal sembolü hz.muhammed(sav) zamanında yoktu, sahabeler de savaşlarda sadece "la ilahe ilallah" yazılı bayraklar taşımışlardır.

hilal sembolü ise islamiyet öncesi türk topluluklarında kısmen kullanılan bir sembol olup büyük ihtimalle de türklerin islam'a geçişi ile eklenmiştir.

7)sayfa 19'da ise "hammurabi'nin güneş tanrısından vahiy ile kanun alışı musa'nın allah'tan kanun alışına örnek olmuş" diyor yazarımız

(hatırlarsanız sayfa 15'te de asurluların vahiy alışına benziyor demişti)

8)aynı sayfada "musa'nın kanununda anne babaya saygı, kimseyi öldürmeyeceksin, zina yapmayacaksın, çalmayacaksın gibi kurallar var, bunlar sümer kanununda da vardı" demiş.

yazar hanım acaba daha önce "hırsızlık yap, zina et, anne babana karşı saygısız ol " diyen bir din duymuş mu? bunlar acaba dinlerin ve insanlığın ortak ahlak kuralları olabilir mi?

9)sayfa 22'de "sümerde sosyal adaleti koruyan tanrıça yılda bir defa insanları iyi veya kötü hareketlerinden dolayı yargılar, bu da islam'a berat kandili olarak girmiştir" diyor.

öncelikle berat; arınma kurtuluş anlamına gelir ve insanlar o günde dua, ibadet eder diğer kandillerde olduğu gibi. yargılama gibi bir olay yok kandillerde, yazarımız da belli ki sallamış bir kandil ismi

ikincisi kandiller islam'a sonradan eklenmiş bir uygulama ve genel görüş peygamber, sahabe döneminde böyle bir şey olmadığı yönünde.

berat kandili ile ilgili bir iki rivayet olsa da senetleri zayıf olduğundan dikkate değer değil, islam dininde tek önemli gece kadir gecesi.

10)sayfa 23'de "babiller sümerlerdeki 50 tanrının ismini tanrı marduk'â vererek tek tanrı düşüncesine doğru adım atmışlar, benzer olarak islam dininde allahın 99 ismi var" demiş yazarımız.

yine saçma bir bağlantı kurulmuş ki her ne kadar allahın isimleri dediklerimiz aslında allahın sıfatları ve her şeyin sıfatı olduğu gibi doğal olarak allahın sıfatları da olabilir.

ayetlerde veya hadislerde "allahın 99 ismi var" gibi bir şey geçmediği gibi allahın binlerce sıfatı olabilir. 99 isim de şu mantıkla çıkarılmış;

örneğin ayette allah için "her şeyi bilen" deniliyordur daha sonraları müslümanlar demek ki allah için "el alim" denilebilir diyerekten bu sıfatları ortaya çıkarmışlardır.

muazzez hanım'ın islam kıt olduğu gibi kitap yazarken bir araştırma veya danışma ihtiyacı da duymamış sanırsam.

11)sayfa 24'te "sümerliler dünyada olan bütün olayların ve tanrıların isteklerinin gökte yıldızlarla yazılı olduğuna inanırdı, aynısı levhi mahfuz olarak islam'da da var" demiş yazar

şöyle ki; levhi mahfuz gökte yıldızlarda bulunur gibi bir inanç yok islam'da.

levhi mahfuz ile sadece allahın her şeyi bildiğine her şeyi yazdığına atıf yapılır ki bir ilah için bundan daha doğal bir şey olamaz.

12)aynı sayfada "sümerlerde 7 sayısı çok önemlidir, aynısı kuran'da da 7 sayısı bolca kullanılmış" demiş ve cennettin 7 kapısı olduğunu örnek vermiş.

"bolca" kısmına takıldım acaba hangi kur'an'ı okuyor muazzez hanım? hatırladığım kadarıyla 7 sayısı kuranda sadece cehennem kapılarının sayısı olarak geçiyor.(hicr 44) cennet kapıları sayısı ise hadislerde 7 değil 8 olarak geçiyor.

sümerlerde;
en büyük tanrı; 60 veya 6,
ay tanrısı; 30
lagaş şehri; 17

gibi temsili birçok kutsal sayı bulunurdu zaten peki yazar bu sayılardan neden bahsetmiyor, bunlarla ilgili bir şey bulamamış mı islam'da?

13)sayfa 25'de kurban ibadetinin sümerlerde olduğu söylenmiş ki birçok dinde zaten bunu bulabilirsiniz.

ortak bazı ibadetler olması aynı yerden geldiğine delil olur ancak! ki örneğin allah, bakara 183 ayettinde orucu önceki kavimlere de farz kıldık der.

ayrıca mö. 4000-2000 yılları arasında yaşamış olan sümerler de hz.ıbrahim'in yaşadığı döneme denk geliyor. kurban ibadetinin hz.ıbrahim ile sümerlere geçmiş olması daha muhtemeldir.

14)hristiyanlık ve yahudilik ile ilgili iddialarına değinmiyorum ama yazar sayfa 28'de "sümer tanrılarının heykelleri vardı hristiyanlıkta isa ve meryem'in heykeli yapılır" diyecek kadar saçmalıyor.

15)sayfa 29'da haddini aşıp "sümer tapınaklarında fahişe rahibeler vardı ve diğer kadınlardan farkları olsun diye başlarını örterdi" diyerek semavi dinlerdeki örtünmenin buna dayandığını iddia etmiş.

ordan geldiğine dair kanıt var mı yok? oysa hem günümüzde hem geçmişte 3 semavi dinden olmadığı halde başını kapatan birçok topluluk var zaten.

veya biz de haddimizi aşıp yazara şöyle bir cevap mi versek;

müslüman kadınlar sümer fahişelerini taklit etmiyor ama acaba sizin yetiştirdiğiniz yarı çıplak toplum günümüz fahişelerini taklit ediyor olabilir mi?

16)bizim süper zeka yazarımızın bir diğer bulduğu benzerlik şöyle;

sayfa 56'da "birçok yeri kırık veya bozuk olan bir tablet olduğu için tam olarak çevirlememiş olsa da genel olarak insanların felaketler karşısında sabırlı olmaları gerektiği söylenmiş" diyor.

ve devamında bunun hz.eyüp'ün sabır hikayesine benzediğini iddia etmiş. ne desem bilmiyorum, yok yani gülsem mi ağlasam mı bilemedim.

gerçi gülsem "sümer tanrıları da gülerdi gülmen burdan geliyor" veya ağlasam "sümer halkı, tanrı için ağlardı demek ki ağlaman burdan geliyor" diyebilir yazarımız:)

17)ayrıca yazarımız kitabın başında dinlerin ortak özelliklerden bahsederken "törenler, ilahiler, tütsüler" demiş.

kendisi acaba daha önce camiye gitmiş mi? hangi tören hangi tütsü? veya cami içinde koro şeklinde ilahi okuyanlar mı var yoksa namaz kalanlar mi?

18)başka bir yerde muazzez hanım şöyle diyor; "sümerlerde ölülerin ruhları için yiyecek ve kurban sunulmazsa onlar yeryüzüne çıkarak insanlara rahatsızlık verir" inancı vardı.

ve bunu hadislerde geçen "ölünün arkasından çok ağlamayın bundan azap duyar" kısmına benzetmiş. peki yemek ve ağlamak ne alaka?

ki bu hadis islam'daki "veren de alan da allah'tır" teslimiyeti ile alakalı zira bazıları isyan edip küfre düşecek şekilde yas tutabiliyor.

neyse genel olarak bu şekilde, bir sonraki paylaşımda ise nuh tufanı, yaratılış, hz.ademin cennetten çıkışı gibi dikkate değer iddialara değineceğiz.

not: kitapta daha çok sümer-tevrat benzerliğine dikkat çekilmiş, bu yazımızda sadece kur'an'ı ilgilendiren kısımlara değindik

kitap: kuran, incil ve tevrat'ın sümerlerdeki kökeni-muazzez ilmiye çığ

-sümerler ve vahiy-

buraya kadar kısaca sümer tarihine ve muazzez ilmiye'nin benzerlik dediği komik iddialarına değindik.

peki benzerlik olması islam'ın lehine mi aleyhine mi? açıkçası benzerlik olması islam dahil semavi dinlerin işine gelir zira zaten birçok ayette diğer kavimlere de peygamber geldiği söylenir.

buyrun birkaçı;

andolsun biz, her ümmete, “allah’a kulluk edin, tâğûttan kaçının” diye peygamber gönderdik (nahl 36)

andolsun, senden önce biz nice peygamberleri kendi kavimlerine gönderdik(rum 47)

oysa biz, önce gelip geçen toplumlara, nice nice peygamberler gönderdik (zuhruf 6)

biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz. (isra 15)

ayrıca eski milletlere de benzer ibadetleri, yasaları verildiği de geçer ayetlerde;

ey iman edenler! sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı. (bakara 183)

hatta bir müslüman olarak şunu diyeyim;

inşallah bir gün uzak doğu, çin gibi bölgelerin dinlerinde de amerika kıtasındaki aztek, mayalılar ve inkaların tarihi kazılarında da islam'dan bazı izlere rastlarlar.

not: gerçi azteklerde kurban inancı var ama biraz farklıydı, insan kurban ediyorlardı:)

bu tür benzerlikler kopya olduğuna değil kaynağının aynı olduğuna delil olur ancak.

peki madem benzerliğe karşı degilim muazzez ilmiye'nin kitabına neden eleştiri yaptım?

eleştirimin asıl nedeni piyasada "profesör, dünyaca ünlü sümerolog" diye şişirdikleri kadının aslında kitabında ne kadar saçma ve komik iddiaları olduğunu göstermek

kitabında dikkate değer olan birkaç konu var ki bunlar zaten muazzez ilmiye'nin bulduğu şeyler değil daha önceleri yabancı sümerologlar tarafından ortaya atılan iddialar.

not: uygarlığın sümer’de başlamış olduğu iddiası ilk kez 1956’da sümerolog samuel noah kramer tarafından ortaya atılmıştır.

örneğin hz.adem'in çamurdan yaratılış hikayesi ile başlayalım;

evet, bu olayın benzeri hikayeler sümerlerin gılgamış, enuma-eliş destanları başta olmak üzere mısır luxor tapınağında bir kabartma resimde, yunanlıların hesiodos destanında geçtiği de söylenir.

ama bu hikayeler aslında çok da benzer değil, en benzeyeni yine sümerlerdeki adapa-lilith hikayesi.

tabi şunu da not düşelim; "şu veya bu kişi aracılığıyla şöyle bir yolla kopyalandı" şeklinde iddiada bulunmak için ellerinde net bir kanıt da yok.

aynı şekilde nuh tufanı benzeri bir tufan sümer kaynaklarında geçer ama isimler farklı olduğundan bunun da kesinlikle hz.nuh'un tufanı olduğunu söyleyemeyiz.

şöyle ki; birçok kavmin başından doğal olarak sel felaketi geçmiştir belki o dönemin insanları bu olayı kaleme alarak kendi tufanlarını anlattı.

ki bu bana çok daha büyük bir ihtimal olarak geliyor

veya şöyle düşünün; örneğin 2011 yılında japonya'da 8.9 büyüklüğünde deprem ve depremin tetiklediği tufan ile büyük bir felaket yaşandı.

eğer internete devri olmasa belki bu kayıtlara "büyük bir tufan" olarak geçecek ve bin yıl sonra bu kayıtları bulan arkeologlar nuh tufanı'nın kopyası diyecekti.

ayrıca olur da birgün bu tür benzerlikler amerika kıtasında yaşayan aztekler gibi uzak topluluklarda bulunursa kesinlikle "aynı ilahtan gelen peygamberler" olduğuna kanıt olur.

zira o dönemin şartlarında mezopotamya'da yaşamış birinin amerika'ya gidip kopyalamış olması imkansıza yakın birşeydir.

bugün internet çağında elimizin altında google olmasına rağmen çoğumuz arkeolojik kazılarda bulunanları ve o bölgelerde yaşayan toplulukları araştırmıyor iken o dönemde birilerinin bu yola başvurması çok daha zor.

ayrıca yola çıkan kişinin o dönemin eserlerine ulaşacak kadar yetenekli ve o toplulukların dilini, eserleri çevirecek kadar iyi biliyor olması lazım.

oysa sümerler milattan önce 4000-2000 yıllarında yaşamış olup aşağı yukarı hz.ıbrahim devrine denk geliyor.

ve bildiğimiz kadarıyla hz.ıbrahim bu bölgelerde bir yerde yaşamış ve doğal olarak bu bölgenin dilini, kültürünü biliyordur.

o yüzden yaratılış, tufan, kurban ibadeti gibi konuların hz.ibrahim gibi bir peygamber ile sümerlere gelmiş olması daha yüksek bir olasılıktır.

allah “dini dosdoğru tutun ve onda ayrılığa düşmeyin!” diye vahyettiğini nûh’a, ibrâhim’e, mûsâ’ya ve isâ’ya emrettiği gibi size de din kıldı. (şura 13)

Yorumlar

  1. 'ayrıca olur da birgün bu tür benzerlikler amerika kıtasında yaşayan aztekler gibi uzak topluluklarda bulunursa kesinlikle "aynı ilahtan gelen peygamberler" olduğuna kanıt olur.'

    Zaten var. İkiz olan tanrılardan biri insanlığa kızar ve yeri tekmeleyerek yer altı sularını fışkırtır. Tabi hemen öncesinde tanrının ikizi bir insanı uyararak gemi yapıp kabilesini kurtarmasını sağlar.

    Hatta bezer bir hikaye Avusturalya yerlilerinin inancında da var. Kurbağa tanrı yer yüzündeki bütün suyu içer ve kuraklık yaşanır, sonrasında yılan tanrı onu güldürerek içtiği suyu kusmasını sağlar ve büyük bir tufan oluşur. Ama hemen öncesinde pelikan tanrı bir kabile reisine gemi yaptırır ve gemiyi çekerek kabilenin boğulmasını engeller.

    Peki Amerikan yerlileri ve aborkinler de mi Sümerlerden kopya çekti? Sanmıyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Verdiğiniz bilgiler ile ilgili kaynak olarak bir link veya kitap var mı?

      Sil
    2. Çok teşekkür ederim, emeğine sağlık.

      Herkesin anlayabileceği bir dilde yazmana sevindim, zira Ateistlerin de anlaması önemli olacaktır. Eğer okurlarsa :)

      Sil
  2. Nuh Tufanı Olayına Yeni Bir Bakış

    Bildiğimiz kadarıyla insanlık ve ilk medeniyetler ortadoğuda ortaya çıkmıştır. Hz.Nuh ve tüm insanlık belli bir coğrafyada yaşamış ve şartlar gereği belli bir bölgeye kadar yayılmıştır. Yani tufan, insaların afrika, avrupa, amerika orta asya vs. gibi bölgelere yayılmadan önce olması da kuvvetli bir ihtimal. Bu şekilde diyebiliriz ki tufan orta doğu dediğimiz bölgede olmuştur ve o dönemdeki insaların tümünü etkilediği için -insanlar açısından- evrensel bir tufan olmuştur. Tüm canlıları içine alacak bir geminin büyüklüğü ise hayal edilemeyecek derecede büyük olurdu. Eğer tufan yukarıda dediğimiz gibi belli bir bölgede olmuş ise, Hz.Nuh (as) sadece o bölgede yaşayan canlılardan çiftler almıştır. Zira tufan, insanların yaşamadığı diğer bölgeleri etkilemediği için orada yaşayan canlılara bir şey olmamıştır. Gemiden kurtulan insanlar dünyanın dört bir yanına yayılmıştır. Yani tufandan kurtulan inanalar, sonraki tüm nesillerin ortak atasıdır ve bu ataların hepsi aynı tufanı yaşamış ve gemiden kurtulanlardır. Bu insanlardan biri mesela Hz.Nuh'un oğlu Sam'dır. Sam, bugün Şam bölgesi dediğimiz bölgeye yerleşmiş ve nesli ortadoğuda devam etmiştir. Sam ismi arapçaya çevrilince "biladu's-Şam" olarak çevrilmiştir.
    Hasıl-ı Kelam, gemiden kurtulan inanalar dünyanın dört bir tarafına yayılmışlar ve yaşadıkları olayı kendi oğullarına, torunlarına ve nesillerine aktarmıştır. Zira tüm medeniyetlerde bir tufan hikayesi vardır. Bu hikâye isterse amerika kıtasından ortaya çıkmış olsun. Nihayetinde orada yaşamış olan medeniyetin atası da gemiden kurtulanlardan birisidir. Aynı olayı Sümerlerin bilmesi kadar olağan bir şey yoktur. Vallahu a'lem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

      Sil
    2. Nuh tufanı ile ilgili iddialara cevap vermiştik;

      http://yek1blog.blogspot.com/2018/07/nuh-tufani-iddialari.html?m=1

      Sil
  3. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  4. Eline emeğine sağlık kardeşim,faydalandık

    YanıtlaSil
  5. ÇOK SAĞOL YEK GÜZEL BİR YAZI İDİ.

    YanıtlaSil
  6. Evet efenim öncelikle inançlı birisiyim. İnsan aklı tüm insanlarda üç aşağı beş yukarı aynı çalışır. İnsanlar aynı şeyi düşünür ve aynı şeyi hayal ederler; elbette kimisi daha akıllı kimisi daha akılsızdır. Bundan 5 bin yıl önce de bugün tüm dünyada uygulanan demokrasi, yasa eliyle yönetim, cumhuriyet, parlamento ve daha nice sistem zaten dünyada uygulanıyordu. Bugün bize modern dünyanın getirdiği her şey aslında binlerce yıl önce de ya vardı ya da en azından hayali kuruluyordu çünkü insan ırkının beyni aynı şeyleri hayal eder. Kuran veya İncil indirilmeden önce Sümerlerde aynı hikayelerin olmasının sebebi aklı yatkın her birey için aslında budur. İnsanlar aynı şeyleri hayal ettiği için 5 bin yıl önce de inançlar vardı ve tüm dinler diğer dinlerinkine benzer hikayeler anlatıyordu çünkü hepsinin kaynağı zaten insan beyni. John Cabot veya Kristof Kolomb gibi kaşifler Amerika'daki ilkel insanların yanına geldiğinde Amerika'nın yerli halkı onları Allah zannetmişti. Devasa gemilerde gelen ve göz kamaştırıcı kumaştan ketenden kıyafetleriyle onların Allah olduğunu ve onları kurtarmaya geldiklerini sandılar. Aztek, İnka veya Maya'daki insanlar da benzer şekilde oraya gelen kaşiflerin onların kurtarıcısı olduklarını ve Allah'ın onları gönderdiğini düşündüler. Bunun sebebi dediğim gibi insan oğlunun aynı şeyleri hayal edip aynı şeylere inanmasıyla alakalı. Bir orangutana sopa verdiğinde o sopayı alıp başka maymuna saldırır veya karınca toplar. Bin farklı orangutana da yapsan aynı sonuca ulaşırsın. Fakat aynı sopayı bir köpeğe verdiğinde bütün köpekler onu kemirmeye çalışır hiçbir köpek onu kullanarak başka bir köpeğe vurmaya kalkmaz çünkü tüm ırklar kendi türüyle aynı hareket eder.

    Makalede Vikipedia falan kaynak gösterilmiş. Öncelikle hiçbir internet sitesinden öğreneceğiniz bilgi bir kitaptaki bilgiyle boy ölçüşemez. Eğer Sümer tarihini anlatacaksanız lütfen vikipedia'dan okuyup anlatmayın insanlara komik olur :d

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar