CİDDEN MUCİZELERE İNANIYOR MUSUN?

CİDDEN MUCİZELERE İNANIYOR MUSUN?

iddia: cidden mucizelere inanıyor musun? ne yani cidden deniz ikiye mi yarıldı hadi onu da geç cidden asanın yılan olabileceğine inanıyor musun?

öncelikle mucize konusunda "cidden, hadi ya" tarzı kalıplar ile psikolojik baskı uygulayarak iddiada bulunan ateistlere karşı ilk yapmanız gereken şu;

hiç mırın kırın etmeden adamın gözlerinin içine bakıp gülümseyerek "evet denizin tam da dediğin gibi ikiye yarıldığına inanıyorum" demeniz:)




neyse, konuya gelirsek; mucize, kelime anlamı olarak “aciz bırakma” anlamına gelir.

islami literatürde ise “allah’ın olağandışı bir olay göstermesi ve bunlara şahit olanların aciz kalması” diyebiliriz.

bu yazıda işleyeceğimiz konuların başlıkları;

1)felsefede mucizenin kısa tarihi
2)kendi içinde tutarlı olma
3)ateistlerin mucizeleri
4)neden günümüzde mucize yok?
5)mucize gören herkes neden iman etmedi?

1)felsefede mucizenin kısa tarihi

mucize eleştirisi tabiki sadece günümüz ateistleri ile sınırlı değil felsefe tarihinde de david hume, john mackie gibi eleştiren filozoflar olmuştur.

örneğin hume'a göre mucizelerin gerçekleştiğine inanmak için en güvenilir kanıt biçiminin birbirinden bağımsız tanıkların tanıklıklıkları olduğudur.

hume aslında doğa yasalarının işleyiş tarzıyla ilgili gözlenen birçok delile karşı, bu yasaların ihlal edildiğine dair bireylerin tarihsel tanıklıklarının hiçbir zaman ikna edici olamayacağını savunmaya çalışıyordu.

mucizelerin imkansız olduğunu iddia etmesi hume'un bir taraftan da kendi "nedesellik" görüşü ile çelişmesi demekti aslında.

çünkü hume neden ile sonuç arasındaki ilişkinin zaruri olmadığını ve bu yakıştırmanın insan psikolojisinden kaynaklandığını yani sübjektif olduğunu da söylemiştir.

örneğin a olayı b olayını oluşturuyor olsun. nedensellik ilkesine göre "b olayının nedeni a'dır" diyebiliriz, oysa hume’a göre doğada böylesi zorunlulukların olduğunu iddia edemeyiz.

yani bu sadece ‘a’ ve ‘b’ olgularını sürekli bir arada görmemizden kaynaklanmaktadır; zihin, dış dünyaya haksız bir şekilde böyle bir özellik yüklemektedir.

şimdi size hayatın cilvesini anlatıyorum; hume gibi mucize eleştirisi yapan birinin nedensellik ile ilgili bu görüşü gazali'ye dayanır ve hatta gazali bu argümanı mucize olayını savunmak için kullanıyordu:)

şöyle ki gazali derki; pamuk ve ateşi yan yana getirince pamuk yanar ama pamuğun yanma nedeninin ateş olduğunu söylemek için elimizde hiçbir delil yok.

gazali bunun sadece bir olaylar silsilesi olduğunu ve beynimizin buna alıştığı için nedensellik olarak algıladığını iddia ediyor.

gazalî’ye göre bu gözlemin sonucunda elde edilebilecek tek mantıksal sonuç, neden ile etki arasında zamansal bir ilişki olduğudur yani nedesellik değil "ardışıklık" var demiş oluyor.

daha iyi anlamanız için bir örnek daha vereyim; örneğin pencereden her sabah evin önünde park edilmiş kırmızı ve mavi renkteki iki arabayı izliyorsunuz.

bir yıl boyunca bu şekilde gözlem yapıyorsunuz ve her seferinde önce mavi sonra kırmızı araba hareket ediyor. peki şimdi siz "kırmızı arabanın hareket etme nedeni mavi arabanın hareket etmesidir" diyebilir misiniz?

gazali "önce mavi sonra kırmızı araba hareket eder" der ama aralarında nedensellik var mı bilemeyiz der.

not: bu meselede gazali ve ibni rusd arasındaki tartışmalardan bir tanesi.

cami bahçesinde yanıza gelip size öğüt veren bir ihtiyar da "evlat ateş yakmaz, su kaldırmaz her şeyin sebebi allah'tır. o ol der olur" diyebilir ama gazali bunu yıllarca tartışılacak kadar önemli bir hale getirerek felsefeye sunmuştur.

zira daha önce olmuş bir olayın gelecekte tekrar edeceğine dair elimizde herhangi mantıksal delil bulunmadığına dair ateist filozof bernand russell'ın bile şöyle bir ifadesi var;

"güneşin yarın doğması gibi bekleyişlerimizin doğru çıkmasının, doğru çıkmamasından daha muhtemel olduğunu varsaydıracak hiçbir neden yoktur"

belki gazali'nin görüşü size saçma gelecek ama einstein'in görelilik teorisi ve daha sonra fizikteki zamanın a ve b teorileri tartışmaları da gazali'nin görüşünü destekliyor.

zira görelilik teorisine göre bildiğimiz geçmiş-şimdi-gelecek şeklindeki kipli zamanın varlığı mümkün görülmüyor, o yüzden ortaya zamanın b teorisi çıktı. ve zamanın b teorisinde a'daki gibi bir nedensellik yok.

gazali'nin ateş-pamuk örneğine dönersek; böylece "ateş nasıl ibrahim'i yakmaz normalde ateş yanma sebebidir ve yakması lazım" şeklindeki ateist itirazı geçersiz oluyor.

kısacası mucize eleştirilerine vereceğimiz cevaplardan biri gazali'nin nedensellik ile ilgili savunması.

son olarak şunu not düşeyim;

bu yazıda nedenselliğin olmadığını iddia etmiyorum ki bu konu halihazırda şuan fizikçiler ve felsefeciler arasında da tartışılan konulardan biri.

hem nedenselliğin olmadığını iddia etmek teizm açısından başka argümanlarda sorun çıkarabilir. ama gazali'nin verdiği cevabın makul mantıklı bir cevap olduğu gerçeğini değiştirmez bu.

mucize eleştirilerine devam edersek;

ayrıca hume, insanın anlama yetisi üzerine bir soruşturma'nın 10. bölümünde şöyle der;

rasyonel bir insanın anlattığı mucize o kişinin yanılma olasılığından daha büyük bir mucize olmadığı müddetçe inanmamak gerekir.

hume'un anlatmak istediğine bir örnek vermek gerekirse; örneğin bir hokkabaz size 10 metre uzaktan bir kalemi iki kalem gibi gösteriyor olsun.

o anda bir çeşit göz yanılsaması veya dikkat dağınıklığı olabilir yani yanılma olasılığı daha yüksek.

ama eğer kalemi değil bizzat sizi çift yaptığını iddia ederseniz hume "kişinin böyle bir olayda yanılma olasılığı yok denecek kadar düşüktür" diyerek en azından az biraz kafa yormaya gerek var diyebilir.

john mackie ise mucizeleri sırf tanımdaki bir tutarsızlık nedeni ile reddetemeyeceğimizi ve önemli olanın mucizelerin gerçekleşme olasılıklarının düşük olduğu yönündeki kanıtlarımız olduğunu savunur.

ayrıca bakınız;

http://www.felsefe.gen.tr/din_ve_mucize_kavrami.asp

http://www.kuantum.gen.tr/2011/10/mucizeler-sorunu-ve-david-hume-2/

http://www.ti-entertainment.com/Yz-29-Epistemolojik-Nedensellik--Gazal-ve-Ibn-Rusd-Ornegi.html

2)kendi içinde tutarlı olma

mucizelerde doğa yasalarının ihlali var mı yok mu? inançlı insanlar bu konuda ikiye ayrılmış, ihlal olduğunu söyleyenler de var evrendeki fizik yasalarına uygun olduğunu söyleyenler de.

ikisi de fark etmez çünkü önemli olan mucizeleri bilimsel olarak değil mantıksal olarak açıklayabilmemizdir.

şöyle ki bir ateistin dinleri, inançları ilk olarak mucize üzerinden eleştirmesi mantıksız olduğu gibi henüz kendisi ile allah'ın, peygamberin varlığını tartışmadığımız halde mucizelerin varlığı tartışmak da gereksizdir.

önce "bir ilah var mı yok mu, varsa nasıl biridir, bizimle iletişime geçmiş midir, bizden ne istemektedir" gibi soruları cevaplamak gerekir.

çünkü biz "asanın yılan olduğuna" inanmıyoruz biz "asayı yılan yapabilecek mutlak güçlü birinin varlığına" inanıyoruz.

şöyle basit bir analoji kurayım;

diyelim ki "10 katlı binanın çatısından atladım ve burnum bile kanamadı" şeklinde bir cümle kurayım. normalde olayın buraya kadar olan kısmı olağanüstü, imkansız.

ve "anti-itfayeci" diye bir kavram uyduralım, bu arkadaş tv, telefon gibi hiç bir iletişim aracının olmadığı bir köyde büyümüş, hayatında hiç itfaye, itfayeci diye bir şey duymamış olsun.

bu yüzden anti-itfayeci arkadaş bu çatıdan atlama olayıma inanmadığını söylüyor.

ben de "ama yanımda itfayeciler de vardı ve aşağıya kocaman bir trambolin yerleştirmiştiler yani 10 katlı binadan düşmeme rağmen itfayecinin beni koruyacak gücü var" diyorum.

dikkat edin burda hiçbir yardımcı güç olmadan atladım ve burnum bile kanamadı demiyorum.

peki tam bu noktada tartışılması gereken nedir?

tabiki de "itfaiyeci diye biri var mı, varsa nasıl biridir, ne kadar güçlüdür" gibi konular. yoksa öbür türlü gereksiz bir tartışmanın içinde buluruz kendimizi

bu arada; olay ateisti mucizeye inandırmak değil ki inanıp inanmaması önemli değil. önemli olan mucize ve tanrı ilişkisinin kendi içinde tutarlı olması.

örneğin bazen "yunan, çin mitolojisindeki mucizeler ile islam dinindeki mucizeler arasında ne fark var, nie onlara da inanmıyorsun" şeklinde sorular gelir.

doğaüstü, fizik yasalarına aykırı olaylar olma konusunda hiçbir farkı hatta gerekirse islam dinindeki aynı mucize başka bir dinde de olsun farketmez.

çünkü benim mucizeye inanıp inanmama nedenim mucizenin içeriği değil. gerçeklik bakımından islam'daki mucizelerden bile daha gerçekçi olabilir.

ama eğer o dinlerin tanrısının doğru ilah olduğuna inansaydım o zaman o dindeki mucizeleri de gayet rahat bir şekilde kabul ederdim.

yoksa örneğin "budizimde anlatılan mucizeler çok saçma o yüzden inanmıyorum" demiyoruz.

3)ateistlerin mucizeleri

şimdide mucize eleştirisi yapan ateistlere başka bir kısımdan yaklaşalım; örneğin mucize nedir soralım? veya bir ateist de mucizelere inanır mı?

özellikle kuantumun da hayatımıza girmesi ile neyin mucize neyin fizik yasalarına uygun olduğunu söylemek zorlaşıyor.

örneğin bir insanın aynı anda iki yerde görünmesine mucize diyebilirsiniz oysa kuantum alanında parçacık için bu gayet doğal.

veya bir şeyin tek geçmişi, tek tarihi olur değil mi? oysa kuantuma fiziğine göre aynı evrenin birden fazla geçmişi, tarihi var.

neyse bakın feynman, fizik dersleri kitabında paradoksu nasıl tanımlıyor

paradoks: gerçeklik ile sizin “gerçekliğin nasıl olması gerektiğine” dair hisleriniz arasındaki çelişkiden ibarettir.

kısacası sayın ateist bazı şeylere "kendi gerçekliğine göre" imkansız desen de o iş artık o kadar basit değil bilimde.

peki ateistlerin de mucizeleri var mı?

örneğin hz.musa'nın denizi yarma olayına inanmazken evrenin bir yaratıcı olmadan kendi kendine patladığına inanır.

oysa denizdeki su moleküllerinin aynı anda sağa ve sola dağılarak ikiye ayrılma olasılığı evrenin tesadüfen var olma olasılığından daha yüksek bir ihtimal

evrenin başındaki kütle-enerji oranı arasındaki hassas ayar kaç biliyor musunuz?

10 üzeri 10 üzeri 123 ve şuan bu sayıyı hayal bile edemezsiniz.

veya şunu diyeyim; vücudunuzdaki hücre sayısı 10^14 sadece, evrenin doğumundan günümüze kadar geçen saniye ise 10^20 şimdi var git sen 10 üzeri 10 üzeri 123 sayısını hayal et.

kütlecekimdeki hassas ayar 10^60 evet yani 1 sayısının yanına 60 tane sıfır ekleyin. bir ateist asanın yılan olabileceğine inanmazken bu sayının tesadüf olduğuna inanır.

veya zayıf nükleer kuvvetteki hassas ayar 10^100 ateist arkadaş bunun da bir yaratıcı olmadan ayarlanmış olduğuna inanır.

ama örneğin hz.yunus'un balığın karnında yaşabileceğine inanmaz.

örneğin dünyanın dışmerkezlik sayısı yüzdesi 2'dır.

hawking amca "eğer bu sayı 1'e yakın birşey olsaydı dünya güneşe en yakın noktaya ulaşınca okyanuslar kaynar güneşe en uzak noktada ise donardı" diyor.

bunun tesadüf olduğuna inanan ateist nedense hz.muhammed'in miraca çıkmasını imkansız buluyor?

veya örneğin protonlar eğer yüzde 0.2 oranında daha ağır olsaydı bozulacak nötronlara dönüşürdü.

zayıf nükleer kuvvet biraz daha zayıf olsaydı erken evren döneminde kozmostaki bütün hidrojen helyuma dönüşür ve yıldızlar olmazdı.

bu ve buna benzer yüzlerce hassas ve sabit sayı örneği verilebilir.

ve eğer bir yaratıcıyı kabul etmiyorsanız bunların tek denemede olma olasılığı bugün islam dinindeki mucize denilen olayların gerçekleşme olasılığından milyon kere milyon daha düşük bir olasılık.

demek ki sadece inançlı insanlar mucizelere sahip değil.

not: hassas sabitler kısmında hawking'in büyük tasarım isimli kitabından faydalanılmıştır.

ek olarak; denizin yarılması mucizesinde bir denizdeki su molekülü sayısını avagadro sabiti ile kolayca hesaplayabilir, bunların sağa ve sola dağılma olasılığını bulabiliriz. örneğin bir bardakta sudaki molekül sayısı hesabı;

1 mol su içerisinde 6.022 × 10^23 tane su molekülü bulunmaktadır. peki 1 mol su ne kadar su eder? bunun için de su moleküllerinin atomik kütlelerine bakmak gerekiyor.

su, bildiğiniz üzere h2o ile ifade edilmektedir. yani 2 hidrojen, 1 oksijen. hidrojenin atomik kütlesi 1.00784 u'dur (u: atomik kütle birimi). oksijen'inki ise 15.9994 u'dur.

bu durumda 1 su molekülü, (2 × 1.00784 u) + 15.9994 u = 18.01508 u kütleye sahiptir. işte 1 mol su da, aynı miktarda grama eşittir. yani 18.01508 grama.

aynı zamanda 1 mol içerisinde 6.022 × 10^23 tane su molekülü olduğunu söylemiştik. bu durumda, 18.01508 gram su içerisinde 6.022 × 10^23 tane su molekülü var demektir.

1 bardak suyun 200 gram su taşıdığını varsayacak olursak, basit bir hesapla bunun yaklaşık 6.6855 × 10^24 adet moleküle denk geldiğini buluruz.

yani bardağınızı her doldurduğunuzda, içine kabaca 6.6855 × 10^24 adet su molekülü koymaktasınız. 6'nın yanına 24 adet 0 koyacak olursanız, bu sayıyı elde edersiniz.

şöyle gösterelim: her 1 bardak suyunuzun için de 6.685.500.000.000.000.000.000.000 adet su molekülü vardır!

ayrıca colorado'daki bilimadamları, eski haritaları, uydu verileri ve bölgenin arkeolojik yapısını inceledikten sonra uyguladıkları bilgisayar modeliyle ''olayın sanıldığı gibi kızıldeniz'de değil, nil deltası yakınlarında nehrin döküldüğü noktada oluşan bir gölde gerçekleşebileceği'' sonucuna vardı.

araştırmaya göre, doğudan yaklaşık saatte 100 kilometre hızla, 12 saat süreyle esen rüzgarlar, bu noktada suların iki tarafa doğru açılmasını sağlıyor. bu da, yaklaşık 3 kilometre uzunluğunda, 5 kilometre genişliğinde bir kara geçişi yaratıyor.

ve rüzgarların 100 km hızına çıkması hiç de zor veya imkansız değil ki japonyadaki tsunamilerde 220 km hızı bulduğu olmuştur.

haber kaynak: https://www.bbc.com/turkce/haberler/2010/09/100922_red_sea

4)neden günümüzde mucize yok?

bu konuda genelde iki soru tarzı ile karşılaşıyoruz;

a)öncekilere gösterildiği gibi bize de mucize gösterilse biz de iman ederdik, bizim suçumuz ne?

b)peygamberlere mucize ile yardım eden allah tecavüze uğrayan çocuklara neden yardım etmiyor?

öncelikle şunu bilmek gerek; mucizenin amacı zor duruma düşmüş kişiye yardım etmek değil inanmayanları aciz bırakmak. bu gerekirse peygamber de olsun.

evet, örneğin hz.ibrahim'in ateşe atılma olayı gibi bazı mucizelerde peygamberlere yardım edilmiş ama asıl amaç peygambere yardım değil diğer insanların buna şahit olması ve aciz kalması.

örneğin hz. eyüp çok uzun bir süre yatalak olarak, bütün vücudu yara bere içinde yaşamış bir peygamberdi.

peki eğer mucizenin asıl amacı "sadece peygambere yardım" olsa ilk olarak yardım edilmesi gereken hz.eyüp değil mi?

sadece o da değil genel olarak peygamber kıssalarına baktığımızda sürekli zorluklar, acılar içinde yaşadıklarını biliyoruz.

veya peygamberler dönemindeki bebekler, çocuklar mucize ile tecavüzden, doğal afetlerden korunuyor muydu ki günümüzdekiler için anında mucize insin.

"peygamberler dönemindeki çocuklar belli bir yaşa kadar hiç bir hastalığa yakalanmaz, hiç kimseden zarar görmezdi" şeklinde bir ayet veya hadis yok.

ayrıca örneğin sürekli hz.ibrahim'in hz.ismail'i tam kurban edecekken koç göndermesi olayından bahsederler. oysa orda da amaç hz.ismail'i kurtarmak değildi.

orda asıl amaç hz.ibrahim'in daha önce allah'a verdiği söz üzerinden kurban ibadetini farz kılmaktır. ve bu arada hz.ismail'in teslimiyeti hz.ibrahim'in güvenilirliği de ölçülmüş oluyor.

peki bizim suçumuz nedir, nie bize de peygamber mucize göstermiyor sorusuna gelirsek;

cevap "gördükleriniz yetmez mi?" yukarda "ateistlerin mucizeleri" kısmında hatırlarsanız evrendeki bazı hassas ayarlardan, sabit sayılardan bahsettim.

örneğin; evrenin doğumu için 10^123, kütle çekim kuvveti için 10^60, zayıf nükleer için 10^100 gibi...

evrenin genişleme hızından tutun proton, nötron ağırlığına kadar evrendeki ayarlar size mucize olarak yetmez mi? bir yaratıcının varlığına delil değil mi?

hatta bizzat kur'an evrene bakıp ordaki delilleri bulun diyor;

de ki “yeryüzünde dolaşın da yaratılışın nasıl başladığına göz gezdirin.” (ankebut 20)

inkar edenler, göklerle yer bitişikken, bizim onları ayırdığımızı ve diri olan her şeyi sudan meydana getirdiğimizi görmediler mi? hala inanmayacaklar mı? (enbiya 30)

benliklerinizin içinde de nice işaretler var. hâlâ bakıp görmeyecek misiniz? (zariyat 21)

meyve verirken ve olgunlaştığı zaman her birinin meyvesine bakın. kuşkusuz bunlarda inanan bir toplum için deliller vardır. (en’am 99)

veya "parmak uçlarınıza kadar da yaratırız" (kıyame 4) diyerek parmak izine, "gök ve yer bitişik iken biz ayırdık" (enbiya 30) diyerek bigbang'e,

"her şeyden çift yarattık" (zariyat 49) diyerek anti maddeye, "göğü kurduk ve genişletmekteyiz" (zariyat 47) diyerek evrenin genişlemesine, açıkça dünyanın en alçak bölgesine(rum 3) işaret eden kur'an mucize değil mi?

madde ve evrenin ezeli modeli kabul edildiği dönemlerde bile evrenin sonu ve başlangıcı(enbiya 104) olduğunu hatta daha önceleri yerin ve göğün duman şeklinde gaz ve toz bulutu olduğunu (fussilet 11) söyleyen kur'an mucize olarak yetmiyor mu?

bu ve buna benzer daha onlarca işaret, delil varken günümüzde mucize olmadığı söylenebilir mi?

kur'an mucizeleri; 
https://eksisozluk.com/ateist-olmak-uzere-olan-genclere-tavsiyeler--6130253

5)mucize gören herkes neden iman etmedi?

"dalgaların yükseldiğini, denizin bazı bölgelerinde yarılmalar oldugunu görsem kesin iman ederdim" diyen ateistler olsa da aslında o iş de o kadar kolay değil.

günümüzde öyle bir mucize olsaydı bile "yıllarca japonya'da, endonezya'da olan tufanlardan sadece biri" diyerek iman etmeyenler olurdu.

ki bilimadamları 12 saat sürecek 120 km hızında bir rüzgarla nil nehrinde yarıklar açılabiliceğini söylüyor.

oysa sadece geçen japonya'da gerçekleşen tufanın hızı saatte 220 km'ye ulaşmıştı bile. yani açıkçası bahane bulmak günümüzde buna benzer olaylar var.

veya bize aktarılan kaynaklarda o an inkarcılar ne demişti hatırlayın;

örneğin hz.musa'nın asasının büyük bir yılana dönüşüp diğer büyücülerin yılanlarını yemesine büyücüler iman ederken firavun "musa daha büyük hır büyücü, sihirbaz" diyerek iman etmedi.

veya hz.muhammed için mekkeli müşrikler "abdullah'ın yetiminin büyüleri göklere bile etki etmeye başladı" demişlerdi.

veya hz.isa gibi şuan suyun üzerinde yürüyen biri görsek "yüzey geriliminden dolayı basiliks kertenkelesi, dalgıç kuşu gibi canlılar da suda yürüyor. bu da kesin onun gibi bir şey"

diyerek basite indirgeyecek kabul etmeyecektik..

Yorumlar

Popüler Yayınlar