DEİZM

DEİZM

sırasıyla değineceğimiz konular;

1)deizm nedir ve kısaca tarihçesi
2)anlam arama ihtiyacı
3)uygulamada ve teorikte deizm
4)ahiret adaletsizliği
5)akıl ve vicdan yeterli mi
6)bence dini
7)dinler hepsi aynı itirazı
8)dinler kötülük sebebi mi



deizm nedir diye başlayalım;

  • deizm, tanrıyı yalnızca ilk sebep olarak kabul eden, evreni yarattığına inanmakla beraber ona hiçbir müdahalesi olmadığını savunan ve dinleri, peygamberi, vahyi reddeden görüştür.

    bir diğer ismi "yaradancılık" olan deizm latincede tanrı anlamına gelen "deus" sözcüğünden türetilmiş olup, doğrunun akıl yoluyla kavranabileceğini savunur.

    kısaca tarihçesine bakacaksak; deizm kavramı ilk olarak 17. yüzyılda özellikle ingiltere’de kullanılmaya başlanmıştır.

    yazılı olarak belki de ilk kez piere viret'in inanç ve incil öğretisi eğitimi (instruction chrétienne en la doctrine de la foi et de l'évangile) adlı 1564 tarihli yapıtında kullanılmıştır.

    deizmde genel olarak peygamber, melek, şeytan, ibadet, sevap, günah, vahiy, ahiret gibi kavramlar yok.

    ama dinler gibi net çizgileri olmadığı için bazı deistlerde ahiret, cehennem, cennet veya reenkarnasyon tarzı inançlar bulunur.

    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Deizm

    neyse tanıtım kısmını geçtiysek şöyle bir soru ile başlayalım; sizce ateizm mi daha mantıksız yoksa deizm mi?

    ilk bakışta "ya en azından bunlarda bir tanrı inancı var, ateistlerde o da yok" mantığıyla sanki ateizm daha mantıksızmış gibi gelebilir ama bence deizm daha çelişkili bir halde.

    şöyle ki ya bir yaratıcı yok, kozmik bir kaza ile oluştuk işte, bu yüzden herkes kendi kafasına göre takılsın, oynasın, zıplasın diyeceksiniz.

    yada eğer bizi birinin yarattığını iddia ediyorsak o zaman bizi belli bir amaca, kurallara göre (örneğin akşam ezanından önce evde olma kuralı gibi) yarattığını yani başıboş olmadığımızı kabul etmek lazım.

    ki öbür türlü inandığın tanrıya "gereksiz, boş iş" yaptın demiş oluyorsun aslında.

    deizmdeki bu saçmalık şuna benziyor; örneğin bir arsa alıyor ortasına da harika bir ev yapıyorsun sonra da "ya ben evde oturmak istemiyorum" diyorsun.

    ee peki kiraya mı vereceksin? yok kiraya da vermeyecem öylece kalsın arsanın ortasında? adama sorarlar "birader derdin ne"

    tabi bu eleştirim, ahiret inancı olmayan deistler için ki deistlerin çoğunluğunu oluşturuyor bu.

    ahiret inancı olduğu müddetçe evrene bir anlam verebiliriz öbür türlü var olmam eğer kozmosun rastgele bir cilvesi ise rastgele kafama göre yaşamamak için de hiçbir sebebim yok.

    iyi veya kötü biri olmam hiç farketmez sonuçta yaptığım her şeyin benimle beraber evrenin kanalizasyonuna gideceğine inanıyorsam.

    oysa insan içinde bulunduğu evreni, yaşadığı hayatı, olayları ve hepsinden önemlisi bizzat kendisini anlamlandırmak ister.

    bu anlamlandırma çabasında her insan zihinsel kapasitesi ölçüsünde kendisine ve kâinata dair sorular sorar. "ben kimim, nereden geldim ve nereye gidiyorum, hayatın anlamı ve amacı nedir?" gibi sorular tarih boyunca insan zihnini meşgul etmiştir.

    hatta konuşmaya başlar başlamaz bu anlamlandırmanın peşine düşeriz..

    çoğunuz çocuklarınız tarafından"o nedir, bu ne, ne yapıyor bu" tarzı sorulara maruz kalmışsınızdır. bunun yanında;

    örneğin isviçreli ünlü psikolog ve pedagog pierre bovet "din duygusu ve çocuk psikolojisi" adlı kitabında şöyle bir çalışmadan bahsediyor;

    ballard adında, on bir yaşına kadar, hiçbir ders almamış olan sağır ve dilsiz bir çocuğun hatıralarını ve davranışlarını incelenmiştir.

    sonradan iyi bir eğitimden geçirilen bu çocuk, eğitim öncesi "fizik ötesi" düşünce ve duygularını şöylece özetlemiştir:

    "babamla gezintiye çıktığımız oluyordu. tabiat ve manzaralar beni çok etkiliyordu. konuşmayı ve yazmayı bilmiyor, fakat düşünüyordum. kendi kendime soruyordum:

    'acaba dünya nasıl var oldu?', 'insan, hayata nasıl başladı?', 'bitkiler ve diğer canlılar nasıl meydana geldi?', 'dünya'yı, ay'ı, güneş'i var eden sebep ne?', 'bu eşya alemi nasıl doğdu?',

    'bütün bu soruları kim aklıma getiriyor?', 'ilk insan, ilk hayvan, ilk bitki, tohumsuz nasıl meydana geldiler?', 'nereden gelip nereye gidiyoruz?', 'kâinatın başlangıcı nasıl olabilirdi?'

    bilhassa, bu soruya cevap bulamazdım. düşünür, düşünür vazgeçer, bir müddet sonra, yine aynı meseleye dönerdim." (bk. pierre bovet, din duygusu ve çocuk psikolojisi, s.71-72)

    hemen hemen her ihtiyacımızın karşılığını bulduğumuz bu evrende anlam ihtiyacımıza bir çözüm aramaktan daha doğal ne olabilir?

    örneğin beslenme ihtiyacımız vardır bitki ve hayvanlardan, sevme sevilme ihtiyacımız vardır karşı cinsten veya anne, baba, kardeşten, sağlarız

    maslow ihtiyaçlar piramidini bilirsiniz, o piramitte tepeden üçüncü sırada "bilme, anlama" ihtiyacı kısmı var.

    evet bu anlam arama ihtiyacımızın bir kısmı fiziksel olduğu için bilimden karşılanır, örneğin nasıl nefes alıp veriyoruz sorusu gibi

    ama bunun yanında "neden burdayım, niçin yaratıldım, var olma amacım nedir" gibi bilimin alanına girmeyen sorular da var?

    işte tam burda bilim "nasıl" sorusuna cevap verirken din "niçin" sorusuna cevap verir.

    veya şöyle diyeyim; bir deist de bir tanrının galaksilerden tut kum tanesine kadar, yıldızlardan, gezegenlerden tut bir bal arısına kadar evrendeki her şeye bir görev verdiğine inanıyor değil mi?

    yani güneş ısıtır, su yüzdürür, arı bal yapar, inek süt verir gibi vesaire bunların hepsinin en başta planlaması ile bir tanrı tarafından evrimsel süreç ile yaratıldığına inanır.

    peki her şeye bir görev biçen tanrının, tüm bunların içinden bilinçli bir varlık olarak çıkmış insana görev vermediğini, başıboş bıraktığını iddia etmek absürd değil mi?

    şöyle bir soruyla devam edelim;

    sayın deist, vahiy gelmemiş ve tanrı sizinle iletişime geçmediyse bir tanrıya inandığınızı neye göre iddia edeceksiniz? oysa uygulamaya baktığımızda bir ateistten farkı yok deistin.

    kural yok, yasa yok, sınırlayan bir şey yok bir ateistin yaptığı her şeyi yapabiliyorsunuz ki bir forum sitesinde ateistin biri şöyle demişti;

    "deizm diye bir şey yoktur o da ateizmin sadece bir parçası çünkü her ne kadar bir tanrıya inandıklarını söyleseler de uygulamaya baktığımızda hiçbir farkı yok ateizmden"

    veya pratik ateist olabilir misiniz?

    pratik ateist: "tanrı yokmuş gibi yaşama" veya "tanrıyı günlük hayata koymama"

    veya bir tanrı olduğunu kabul edip ahiret kabul etmemek yine ateizme göre daha vicdansızca.

    zira bir ateist "ne yapalım bir ilaha inanmıyorum adaletli görünmese de mazlum ve zalim olarak aynı çukura gidecez, kimse kimseden hesap sormayacak"

    bir deist ise "evet tanrı var ama yine de ateist arkadaşın dediği adaletsizliği yapacak hepimizi aynı çukura gönderecek" demiş oluyor.yani olayın içinde biraz disteizm de var.

    disteizm: tanrının kötü olduğuna inanılan felsefi akım

    insana vahiy gelmediğini söyleyen deistlerin bir kısmı şu mantıkla savunuyor kendini;

    "milyarlarca galaksiyi, milyarlarca ışık yılı büyüklüğündeki evreni yaratan allah kendi yarattığı insan gibi aciz bir varlık ile neden uğraşsın? neden ona nasıl yaşaması gerektiğini söylesin?"

    öncelikle burdaki "allah boyutça büyük şeyler ile ilgilenir küçük olanlar ile ilgilenmez" mantığı baştan sona hatalı bir mantık zira allah için böyle bir büyüklük küçüklük ölçütü yok.

    tanrı dediğimiz mutlak güçlü biridir ve onun için koskoca evreni yaratmak ile bir toz tanesini yaratmak arasında fark yok

    ve evrendeki her toz tanesinden haberdar olan sınırsız güçlü bir ilahtan bahsediyoruz.

    tam tersine tanrının insan gibi aciz küçük bir varlık ile ilgilenmeyeceğini iddia etmek tanrıyı da sınırlı, aciz görmek olur.

    "dine, vahye gerek yok akıl ve vicdan yeter" kısmına gelelim, nobel ödüllü yazar anatole france'ın şu sözüyle başlayayım;

    "ben akla bayılırım, akıl bize rehberlik eder, aydınlatır ama aklı tanrı haline getirdiğiniz zaman gözlerinizi kör edecek"

    evet "düşünmez misiniz", "ekletmez misiniz", "allah aklını kullanmayan topluluğa pislik yağdırır" gibi yüzlerce ayete baktığımızda akletmeyi allah'ın farzı kıldığını diyebiliriz.

    kimse aklın önemsiz, işe yaramaz oldugunu iddia edemez ama peki sadece "salt akıl" ile her şeyi çözebilir miyiz?

    oysa akıl bazen bir suç silahı da olabilir insan için.

    örneğin biri "bankalar kapitalist sistemin çocukları ve bunlar bizi sömürmekten başka bir işe yaramıyor o yüzden benim banka soymam sorun değil sadece hakkım olan paramı onlardan almış oluyorum" şeklinde akıl yürütebilir.

    veya sıska bir çocuğun geniş cüsseli kuvvetli biri tarafından dayak yediğini gördünüz diyelim

    muhtemelen akıl size "karışma bırak dövsün, çocuğa yardım edersen sen de zarar görürsün" diyecektir. peki bu etik mi?

    peki vicdan yeterli mi? veya şöyle sorayım vicdan dediğimiz şey tam olarak nedir? cidden her zaman iyi olanı mı istiyor vicdan?

    hitler, mao gibi milyonlarca insanı türlü türlü işkenceler ile öldürenlerde vicdan yok muydu? büyük ihtimalle onlar da vicdana sahip olduklarını söyleyeceklerdir.

    sizin vicdan katliama kötü derken mao'nun vicdanı normal bir şey olarak görebiliyor. peki
    tek ölçümüz vicdan ise biz mao'nun kötü olduğunu o bizim iyi olduğumuzu neye göre söyleyecek?

    veya hade vicdanın her zaman iyi güzel olanı istediğini kabul edelim ve farz edelim ki mao gibiler o katliamları içi yana yana yapmış olsun.

    ama unuttuğumuz bir şey var; vicdan sadece acı, üzüntü durumlarında ortaya çıkan bir şey. örneğin bir çocuğun kanlar içinde acı çekmesine her vicdan "kötü bir durum" olarak görür.

    ama örneğin "escinsellik veya ensest kötü bir şey mi" sorusuna vicdan tepki vermez, iyi veya kötü fikir belirtmez. hadi bu kısımlarda da aklın devreye girdiğini düşünelim;

    ama şöyle bir şey var dünyanın farklı yerlerinden 100 tane deist bulun ve vicdan ile ilgili olmayan bu tür ahlak sorularını sorun. muhtemelen her kafadan bir ses çıkacak.

    peki o zaman şunu sorayım bu deistler hangi tanrıya yani nasıl bir tanrıya inanıyor? kişiden kişiye değişen bir tanrı mı?

    yoksa sümerlerdeki gibi her kentin, ailenin hatta herkesin şahsi tanrısı mı var? veya tanrı onları değil de onlar kafalarında kendi tanrılarını yaratıp bir "bence dini" kurmuş olabilir mi?

    ki muhtemelen şuan türkiye'deki deistlerin çoğunluğu eşcinselliği iyi ensesti kötü olarak tanımlıyor, 30 yıl öncesine gitsek eşcinselliğe de kötü derlerdi.

    peki 30 yıl içinde tanrınız mı degisti?

    ama hollanda'da yaşayan deistlerin çoğunluğu için de muhtemelen ensest, es değiştirme tarzı olaylar normal şeyler.

    belli bir çizgi, sınır olmadığı için ikisi de birbirini yanlışlayamaz ki aynı anda da bir şey hem doğru hem yanlış da olamaz.

    peki bunların ikisi de ahiret inancı olan deist ise bunların tanrısı kimi haklı bulacak?

    açıkçası ortada bir "bence dini" var. (bu arada ne demek istediğimi anlamayıp "hehee admin deizmi din sanıyor" diyecek çokbilmişlere şimdiden selam)

    ve tanrının bizden istedigi nedir gibi temel doğal soruların cevapsız kalmasından tut kişiden kişiye değişen fikirler ile çelişkiler batağı olarak gözüküyor deizm.

    deistlerden çokça duyacağınız bir diğer cümle de şu; "ya binlerce din var hepsi aynı zaten"

    cümlenin türkçe meali şu; "aslında dinler hakkında bir halt bildiğim yok, pek araştırmadım, sadece hayatımı yaşamak istiyorum"

    bunlarla yıllarca tartışmış biri olarak söylüyorum, hiç sekmez turnusol niyetine kullanabilirsiniz bu safsatayı.

    oysa tanrı tasavvurlarından ritüellere, ritüellerden alegorik halk öykülerine dinler arasında binlerce fark var.

    bütün bunlar teoloji ve felsefe çatısı altında incelenerek mantıklı, akılcı ve (bence en önemlisi) gerçekçi din bulunabilir.

    tabi yine de doğru bir din bulunmadığını iddia ediyor olabilirsiniz. ama bunun savunması "bir çok din var hepsi yalan" gibi salakça bir cümle olmamalı.

    örneğin, yüzlerce şıkkı olan bir soru için "bu kadar şık varsa kesin hepsi yanlıştır" veya "doğru şıkkı bulmak imkansız" gibi itirazlar geçersizdir

    http://yek1blog.blogspot.com/2019/07/bu-yazda-teoloji-felsefe-tartsmalardaki.html?m=1

    veya bir diğer itiraz şu şekilde; "dinlerin toplumlara huzursuzluk, savaş getirir. en büyük katliamların sebebi dinlerdir"bu da yine araştırma verilerinden uzak safsatadan öteye geçmeyen bir itiraz.

    alan axelrod ve charles phillips adında iki araştırmacı tarihteki bütün savaşların analizini yaparak "encyclopedia of wars" yani "savaş ansiklopedisi" adında bir kitap hazırladılar.

    analize göre 1763 savaş listelediler ve bu savaşların sadece 123 tanesi dini nedenlerden dolayı yapılmış.

    yani tüm savaşların yüzde 7'lik kısmı din savaşıdır ve tüm savaş ölümlerinin sadece yüzde 2'lik kısmı dini savaşlara aittir.

    https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Din_savaşları

    http://yek1blog.blogspot.com/2018/07/savaslarin-nedeni-dinler-mi.html?m=1

    ayrıca dünyadaki en büyük kitlesel katliamları yapanlara baktığımızda hemen hemen hepsi dinsiz, inançsız kişilerdi.

    örneğin 50 milyon insan öldüren mao, 20 milyon insan öldüren stalin ateisti hatta en az 15 milyon kişinin ölümünden sorumlu hitler'in de dinsiz olduğunu söyleyen çoğu tarihçi var.

    bunların ardından gelen lenin, pol pot, kim il-sung, hideki tojo gibi katliamcılar da yine dinsizdi.

    https://eksisozluk.com/ateizmin-azili-bir-katil-oldugu-gercegi--5441816

    http://yek1blog.blogspot.com/2018/07/muslumanlar-terorist.html?m=1

    yine örneğin en az 60 milyon insanın öldüğü 2.dünya savaşı ve 17 milyon insanın öldüğü ve 21 milyon insanın yaralandığı 1.dünya savaşı dinler yüzünden çıkmadı.

    not: daha detaylı kısım için blog sitemizden "savaşların nedeni dinler mi" ve "terörist müslümanlar" adlı yazılarımıza da bakabilirsiniz

    deistlerin bir diğer itirazı "ibadetler ne işimize yarayacak, tanrının ibadete ihtiyacı mı var" meselesi

    bizi yaratan ilahın bizi başıboş bırakmasının neden mantıksız olduğunu konuşmuştuk.

    aynı şekilde nasıl yaşamamız gerektiğini söyleyen yaratıcının bizden ibadet istememesi de mantıksız olur zira ibadet olmadığı taktirde zamanla Allah'ın istediklerini unuturuz.

    örneğin yalan söylemenin, zinanın günah olduğunu bilmemize rağmen kimi zaman bu günahlara düşüyoruz.

    peki neden? inançlı biri olsak da o ara allah'ı, ahireti unutmuş oluyoruz. ibadetlerini yapan ihlaslı biri ise en azından örneğin bir müslüman günde 5 vakit aklına allah'ı getiriyor.

    bunu çocuklarını, eşini düşünen bir babanın kavgadan, beladan uzak durmasına veya sene sonundaki sınava hazırlanan bir çocuğun odasının duvarlarına motive edici sözler yapıştırmasına benzetebilirsiniz.

    not: daha detaylı açıklama için "allah egoist mi" ve "allah neden ibadet etmemizi istiyor" yazılarımıza bakabilirsiniz.

    http://yek1blog.blogspot.com/2018/12/allah-egoist-mi.html?m=1

    http://yek1blog.blogspot.com/2018/07/allah-neden-ibadet-etmemizi-istiyor.html?m=1


Yorumlar

  1. Hz. Musa'nın hiç yaşamadığını o dönemki firavunun kendini hz.musa olarak gösterdiğini söylüyorlar

    Kuranda neden sadece Arap yarımadası ve civarındaki şeylerden bahsediyor (Deve, Zeytin VS)

    Son zamanlarda imanım iyice sarsılmaya başladı, bununla beraber ölüm korkusu da başladı. Bir tanrının varlığına kesinlikle inanıyorum, her şeyin tesadüf sonucu oluşması bana saçma geliyor.

    Ayrıca bir olay anlatayım, köyümüzde zamanında izzet hoca diye bu in cin işlerine meraklı bir hoca varmış. Babaannem ve kardeşine yaşlarında ölümlerini söylemiş. Babaannemin kardeşine kızım sen genç yaşında silahla vurularak ölücen demiş. ( gerçekten fındık bahçesinde kocası tarafından silahla vurularak öldürüldü), babaanneme ise 77 yaşında öleceğini söylemiş kendisi şuan 74 yaşında sapasağlam bakalım 3 sene sonra ne olacak. İzzet hoca öldükten sonra oğlu kitaplarını devralmış ama delirdi, dağın başında 83 yaşında bir başına yaşıyor.

    İslama inanmak istiyorum, ama sürekli ya yoksa ölünce sonsuz hiçlik VS beni korkutuyor. Allah'ım aklıma mukayyet olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. kafanızdaki sorular için bana instagramdan ulaşabilirsiniz, kullanıcı adı ye1k_

      ayrıca sorunuzun cevabı;http://yek1blog.blogspot.com/2018/10/kuranda-neden-komodo-ejderi-gecmiyor.html

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar