ALLAH'I KİM YARATTI?

ALLAH'I KİM YARATTI?

iddia: Her şeyi Allah yarattı ise Allah'ı kim yarattı?

Sanırım tek çözüm ateistleri bir sınıfa kapatıp mantık ve felsefe derslerini zorla öğretmeliyiz.🙄yada en azından giriş seviyesini.


Gerçi hocaları Richard Dawkins bile "Tanrı yanılgısı" adlı kitabında bu iddiaya değinecek kadar düşük seviyede ise cemaate pek de kızmamak lazım.

Ne yazık ki Bertrand Russell bile "neden Hristiyan değilim" adlı makalesinde nedensellik ilkesini yok sayarak bu soruya değiniyor.

Nedensellik ilkesi ile başlayalım çünkü sorudaki hata bunu bilmemekten kaynaklanıyor.Nedensellik ilkesi "her şeyin bir nedeni var" demez "başlangıcı veya sonucu olan herşeyin nedeni vardır" der.

Nedensellik ilkesi "zaman" kavramı varken geçerlidir. Başlangıcı ve sonu olmayan biri zamansızdır bu yüzden nedensellik ilkesi de onun için geçerli değil.

“Zamanın olmadığı yerde ise, alışılmış anlamda nedensellik de olmaz.” (Paul Davies, Son Üç Dakika syf:35)

Sebebi olmayan ise İbni Sina veya Farabi'nin tabiri ile "zorunlu" varlıktır.Aslında eski ateistler bizim Allah için kullandığımız "ezeli" ve "ebedi" sıfatları evren ve madde için kullanırlardı.

Mesela Karl Marks ve Friedrich Engels'in beraber yazdığı "Felsefe İncelemeleri" adlı kitabından bir kesit;👇

“Ya Tanrı evrene göre öncedir. Evren Tanrı’nın eseridir ve Materyalist felsefeler hatalıdır.  Ya da madde öncedir ve ezelidir, Tanrı yoktur,  her şey madde ile açıklanır, Tek Tanrılı dinler hatalıdır.”

Ama şuanki bilim ile evrenin ezeli olmadığını, bigbang adında bir patlama ile başladığını ve bir gün evrenin sonu geleceğini biliyoruz.

Bizi bigbang'e götüren buluşlar; 1)evrenin genişlemesi 2)yıldızlardaki hidrojen/helyum dönüşümü 3)kozmik fon radyasyonu 4)entropi yasası 5)element yarı ömürleri

Evrenin sonu olduğuna dair teoriler; 1)büyük donma 2)büyük çöküş 3)büyük yırtılma 4) büyük değişme

Buna bir mantık ilkesi de eklersek; "sonu olan her şeyin başlangıcı olması, başlangıcı olan her şeyin de sonu olması muhtemeldir."

Böylece evren ve maddenin zorunlu varlık değil mümkün varlık olduğunu öğrendik.

Zorunlu varlık:var olması ve varlığını devam ettirmesi için hiçbir sebebe muhtaç olmayandır.

Mümkün varlık: olması ve olmaması ihtimal dahilinde olan ve var olmak için bir nedene ihtiyaç duyan varlık.

Peki zorunlu varlık olmak zorunda mı?

Farzedelim ki zorunlu varlık, ilk neden diye birşey olmasın yani her şeyin bir sebebi olsun.

Mesela Allah'ı kim yarattı sorusuna (haşa) A kişisi yarattı diyelim. Daha sonra gelecek soru "peki A kişisini kim yarattı?" şeklinde olur.


Onu da B yarattı, B'yi de C yarattı diyelim ve böylece sonsuza kadar gidersek aslında "yaratma" eylemi daha doğrusu "varlık" hiçbir zaman ortaya çıkmaz.

Çünkü sonsuzdan geliyoruz ve sonsuzdan gelirken hiçbir zaman evrenin yaratılmış olduğu kısmı görmeyeceğiz.

Olayı somut bir örnek ile anlatırsak; diyelim ki ben silahlı kuvvetlerde çalışan bir keskin nişancıyım ve bir teröristi vurmak için emir bekliyorum.

Bana emri A komutanı, ona da B komutanı, ona da C komutanı veriyor ve bu sonsuza kadar gidiyorsa "ben o emri hiçbir zaman alamam"

Nerde olduğu çok da önemli değil ama bir yerde bir "ilk emir veren" olmalı, bir yerde bitmeli. Şuan yaşadığımız evrende bir varlık sahası.

Ve etrafımızda gördüğümüz her şey mümkün varlık yani hepsi bir başka nedene bağlı. Ayrıca bütün mümkün varlıklar da bir zorunlu varlığa bağlı olmak zorunda.


Şu böyle oluştu, bu böyle oluştu, şu buna evrildi, bu ona dönüştü, o patladı, bu çatladı falan filan bunların hepsini bir kenara at.

En başa gidiyoruz ve şunu soruyoruz "neden hiçbir şey yerine bir şey var?" "varlığı yokluğa tercih eden kim?"

Ayrıca “Allah’ı kim yarattı?“ gibi bir soru felsefede “kategori hatası” olarak adlandırılır.
Bu soruda kavram kargaşası vardır.

Örneğin Bu soru “siyah rengin ağırlığı nedir?” sorusuna benzer. Oysa renklerin ağırlık gibi bir özelliği yoktur.

Aynı şekilde Tanrı’nın da özelliğinde yaratılmış olmak yoktur.Yani soru  "Yaratılmamış olan Yaratıcıyı kim yarattı?" gibi mantıksız bir soru.

Veya "Mehmet Akif İstiklal marşını yazdı" diyorsunuz buna karşılık "peki Mehmet Akif'ı kim yazdı" şeklinde soruluyor.Oysa Mehmet Akif yazılacak bir kategoride değil.


Size kısa bir bilgi; sağlıklı bir tartışma için doğru cevabı vermekten çok doğru soruyu sormak daha önemlidir🙂

Katıldıkları bir programda John Lennox, Richard Dawkins’e hitaben şunları söylüyor;

“Tanrı yanılgısı kitabındaki Tanrıyı kim yarattı? Sorusuna değinmek istiyorum. Çünkü bu çok çocukça bir soru. Senin gibi bir bilim adamından bunu temel argüman olarak beklemezdim.

Çünkü bu sorudan Tanrı yaratılmıştır sonucu çıkıyor. Bu yüzden kitabın ismini “Tanrı Yanılgısı” koymana hiç şaşırmadım, çünkü yaratılmış Tanrılar zaten bir yanılgıdır. ”

Kaynaklar

https://creation.com/who-created-god

https://creation.com/if-god-created-the-universe-then-who-created-god

https://www.fehmiuyar.net/chapter/tanri-yi-kim-yaratti.html

http://www.felsefe.gen.tr/filozoflar/farabi_zorunlu_varlik_zorunsuz_varlik_nedir_ne_demektir.asp

https://www.bbc.com/turkce/haberler/2015/06/150616_vert_ear_evrenin_sonu

Richard Dawkins-Tanrı yanılgısı syf
Bertrand Russell-neden Hristiyan degilim syf 7-8

Yorumlar

  1. admin benim kafamı en çok efe aydal karıştırıyor onun için bir yazı yazar mısın

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ateistleri anlamak videosundaki sorular için bu linke bakabilirsin. https://mantiksalteizm.com/kirmizi-hap-bolum-1-iddialarina-cevap/

      Sil
  2. Allahu alem geçmişte ve günümüzde en büyük sorun ateizm veya alt kolları değildir. Asıl sorun Şirk koşmadan (kişiyi İslam'dan çıkaran) Allah'a ibadet etme mücadelesidir. Ve Peygamberler Allah'ın varlığını ispat etmekten ziyade, Allah'ı fiillerinde birlemek ya da uluhiyet tevhidi mücadelesini vermiştir. Yaratan, rızık veren, öldüren, dirilten ve işleri evirip çeviren, yürüten, mülkün yegane sahibi kendi yaratıkları arasında mutlak hükmetme hakkına diğer bir deyişle mutlak egemenlik hakkına sahiptir. Risaletle başlayan Asrı Saadetle devam eden yıllardan sonra gerek İslam topraklarının hızla gelişmesi gerekse de farklı milletlerin İslam'a girmesi sonucu İslam Alimleri bölünmez ve parçalanmaz olan Tevhidi Uluhiyet-Rububiyet ve İsim ve Sıfat olarak bir bütünün parçaları olarak Kur'an ve Sünnete dayanarak ele almış ve anlatmaya ve uygulamaya çalışmışlardır. Raşid Halifeler devrinden (takribi 30 yıl) sonra İslam Devletinde başlayan bozulmalarla birlikte yinede temel konuda yani Şeriata dayanan sistem muhafaza edilmekle birlikte Sahabe ve Tabiinin ve dahi Et Tabiinin İslam anlayışından sapmalar ve kaymalar artarak günümüze gelindi. Ve günümüzde İslam neredeyse sırf şehadet getirme ve namaz kılma ve Kur'an okuma mertebesine indirildi. İslam'ın temeli olan Akide, şeker ismi haline getirildi ve eşyaya, hayata hükmetmeyen Allah'ın şiarlarına dayanmayan bir Kur'an ve Sünnet anlayışı ile İslam'ın içi boşaltıldı. Adeta Deccal'in dini haline getirildi. Deccal- Yalancı, çok yalan söyleyen gibi anlamlarının yanında yine Arabça misal demir yüzüğün üzerinin altın ile kaplanmasına da denir. Yani dış tarafı şaşalı güzel değerli ama aslı değersiz. Allah bir toplum kendinde olanları değiştirmedikçe o toplumun durumunu değiştirmeyeceğini söylüyor ve Allah'ın Sünneti değişmezdir. Kur'an hayat kitabıdır diriler içindir, dirileri uyarmak içindir, mutlak hükmetmek için indirilmiştir. Ve tabiilerinden mutlak bağlılık ve itaat ister. Müslümanlar olarak asıl sorunumuz Kur'anı hayat nizamı yapmak için mücadele etmekten imtina etmemiz ve bunun için türlü türlü bahanelere sığınmamızdır. Onun mücadelesini verenler olmasın ki harici, terörist, ifsat çıkarıcı, dış güçlerin mandası, aşırıcı, radikal, kıt akıllı, bölücü, yıkıcı, İslam'ı çarpıtıcı! (en ironik olanı) vs adlandırılmasın..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar