CEHENNEME GİDECEĞİMİZİ BİLDİĞİ HALDE NEDEN YARATTI

CEHENNEMLİK İNSAN YARATMAK


 iddia: Allah bazı insanların seçimlerine göre cehennemi hakedeceğini biliyordu. Buna rağmen neden onların sonsuz cehenneme gitmelerini engellemek için yaratmaktan vazgeçmedi?

Bu soru müslüman, ateist farketmeksizin belki de en çok sorulan soruların başında geliyor diyebiliriz! Sorunun kökeninde, Allah’ın merhametli olması ile insanların cehenneme gitmesine izin vermesi arasında bir çelişki iddiası ortaya koyulmaya çalışılıyor! İnsanlar bu soruyu sorduğunda neredeyse verilen cevapların hepsi Kader bahsi ile ilgili. Yani verilen cevap, Allah’ın insanı zorlamadığı, insanın cehennemi kendisinin seçtiği ile ilgili.

Ancak insanlar bunu sormuyorlar. Allah’ın her şeye gücü yetiyorsa, neden cehenneme gidecekleri bildiği halde yarattı diye soruyorlar. O zaman "zaman" terimi ile başlayalım;

Hiç zaman üzerine düşündünüz mü bilmiyorum ama gerçekten çok enteresan bir fenomen. Biz zamanı, hayatı düzenlemek için kullanıyoruz ama esasında, zaman somut bir şey değil.Zaman felsefesi, felsefenin anlaşılması en karmaşık konularından biri.

Allah zamana tabii mi?
Günümüzde en geçerli bilimsel teori olan Big Bang teorisi bize, zamanın da bir başlangıcı olduğunu söylüyor.

Eğer maddenin ve zamanın bir başlangıcı varsa, bu, onların ezeli olamayacağını gösterir. Eğer madde ve zaman ezeli değilse, yaratıcı olan ezeli bir varlığın madde ve zamandan bağımsız olması gerekir.

Yaratıcı, nasıl kendi yarattığı mekanın içine sığdırılamazsa, kendi yarattığı zamanın da içine sığdırılamaz.

ABD’li astrofizikçi Hugh Ross konuya ilişkin şunu söylüyor:
“Zaman, olayların meydana geldiği boyut olduğuna göre, eğer madde, Big Bang’la ortaya çıkmışsa, o halde evreni ortaya çıkaran sebebin evrendeki zaman ve mekândan tümüyle bağımsız olması gerekir. Bu da bize Yaratıcı’nın evrendeki tüm boyutların üzerinde olduğunu göstermektedir.”

Allah için nedensellik ilkesi var mı?

Zamana tabi olmamanın doğal bir sonucu olarak, öncelik ve sonralık kavramlarının da Allah için kullanılamayacağını anlamamız zor değil. Yani, nedensellik bağı biz insanlar için geçerlidir, Allah için nedensellik ilkesi geçerli değildir."Her sonucun bir nedeni vardır."

Zira Allah, için öncelik ve sonralık kavramlarından bahsedemeyiz. O’nun yaratmayı dilemesi, yaratılanın cehenneme gideceğini bilmesi, yaratılanın hayata gelmesi, yaşaması, ölmesi ve cehenneme gitmesi bir zaman çizgisine tabii değil. Öyleyse, sorumuza geri dönecek olursak, Allah’ın cehennemlikleri önceden bildiği halde neden onları yarattı sorusu bu açıdan anlamsızlaşmaktadır.

Yani, bir nevi tüm bunlar aynı anda gerçekleşmiş olaylar gibidir. Anlaşılması için  ‘aynı anda gerçekleşmiş gibidir’ diyorum zira Allah için ‘an‘ kavramından bile bahsetmek mümkün değil.Kısacası, Allah’ı, insanın plan yapması gibi düşünüp, ‘ben Murat’ı yaratmak istiyorum ama Murat kötü işler yapıp cehenneme gidecek, cehennemde acı çekecek, o halde ben Murat’ı yaratmaktan vazgeçiyorum‘ gibi bir kurgu içinde olması düşünülemez.

Bu da demek oluyor ki, Allah’ın bir insanı yaratması ve cehennemlik olması farklı zamanlarda, birbirinin peşi sıra gerçekleşen hadiseler değil ki, Allah cehenneme gidecek insanı yaratmaktan vazgeçsin.

Mutlak irade, neden-sonuç ilişkisi dahil, tüm gerekçe ve nedenlerden bağımsız, hiç bir şarta ve koşula tabi olmayan iradedir. Allah, bu irade ile, tüm varlığın ve insanın yaratılmasını murad etmiştir. Bu demek oluyor ki, Allah, yaratmasında, sonuçları değerlendirerek vazgeçme gibi bir eylemin içinde olamaz.

Belki insan olarak, ‘ben –haşa– tanrı olsam, birinin cehenneme gideceğini biliyorsam onu yaratmaktan vazgeçerdim, o insan boşa acı çekmezdi’ tarzında bir düşünce içine giriyoruz.
Yani burada, önce bir yaratmayı dileme, sonra da bu dilemeden vazgeçme gibi bir durum söz konusu. Bu durum, insan zihni için, normal bir zihinsel aktivite. Lakin Allah’ın eylemlerini buna benzetmemiz mümkün değil.

O bir şeyi murad edince, o şey gerçekleşir. Kararından dönme gibi bir durum Allah için söz konusu olamaz. Öyle bir şeyi zaten Allah baştan hiç murad etmez.

Ayrıca Allah diyelim ki, bir kişinin özgür iradesini yanlış yönde kullanacağını biliyordu ve bunu bildiği için o insanı yaratmaktan vazgeçti. Bu durumda, Allah, o insanın özgür iradesini kullanarak yaşamasını dilemesi ile ilgili kararının aksine bir karar vererek, o insanın özgür iradesini elinden almış olurdu.

Bir nevi, müdahale etmeyeceği özgür iradeye, ta başından, kökten müdahale etmiş olurdu.

Evet, o insanın iradesini kötü yönde kullanıp cehenneme gitmesi hoş bir şey değil, ancak yine de yarattığı iradeye saygısı gereği, o insanı yaratmaktan vazgeçmiyor. Eğer vazeçseydi, bu durumda Allah zorunlu olarak sadece cennetlikleri yaratmış olurdu ki, bu durumda özgür iradeli varlıklar yaratma iradesinin zıttına bir eylem içinde bulunmuş olurdu.

Ki zaten özgür iradesi olmayan hep iyi olanı yapan bir grup var ve biz onlara melek diyoruz! Kötülük olmasaydı insanın kötülüklere maruz kalması mümkün olmazdı ve kötülükler üzerinden insanın manevi olarak gelişmesi ve Allah’ı hatırlaması, yükselmesi de söz konusu olmazdı.

Aslında melek tarzı bir hayatta kötülük olmadığı için iyilikten de bahsedemeyiz, çünkü iyiliği anlamlı kılan kötülüğün varlığındır. Ve bu şekilde altın ve demir arasındaki farkın farkına varıyoruz!

Kötülük ve iyilik hayat kavramının yapıtaşları, kilitaşları gibidir. Özgür irade ile özgür birey olmak için kötülüğü de yapma irademiz olmalı, her zaman doğruyu olanı yapmamız yanlış olanı yapmamızdan kaynaklanıyorsa biz özgür değiliz demektir. Ve özgür irade olmayan hayat bir anlam, bir değer ifade etmez, dedim ya demir ve altın arasındaki fark yok olur!!

Yorumlar

Popüler Yayınlar