KELAM KOZMOLOJİK ARGÜMAN
KELAM KOZMOLOJİK ARGÜMAN
Argümanın formüle edilişi şöyledir:
1)Var olmaya "başlayan" her şeyin bir nedeni yani "başlatanı" vardır.
2)Evrenin bir "başlangıcı" vardır.
3)Bundan dolayı, evrenin nedeni vardır.
4)Evrenin nedeni Tanrıdır.
5)Tanrı vardır.
Argümanın temel mantığı Aristoteles'in ''ilk hareket ettirici'' argümanından gelmiştir.Ama argümanı ilk olarak el-Kindi formüle etmiştir.Günümüzde ise modern gelişmeler ile filozof William L. Craig argumanın son halini ortaya koymuştur.
Ayrıca İslâm literatüründe bu argümana "hudus delili" denir.Hudus, sonradan oluşma, yoktan var olma anlamındadır. Sonradan var olan varlıklara da “hadis” denilir.
Bu argüman özellikle evrenin doğumu olan Bigbang keşfi ile ateistlerin baş ağrısı haline geldi. Bigbangden önce ateistler evrenin bir başlangıcı olmadığını, her zaman var olduğu yani ezeli ve ebedi olduğu düşüncesini savunuyordu.Yani bizim Allah'ta var dediğimiz ezel ve ebed özelliklerini onlar maddeye,evrene veriyordular.Evren eskiden beri var ve gelecekte de hep olacak düşüncesi ilk olarak entropi yasasıyla felsefi olarak patlak veremeye başladı.
Entropi yasasına göre, evrenin düzensizliği hep artmakta ve sonunda evrenin düzensizliği artacak ve evren yok olacak.Oysa evrenin hep varolacak fikri savunuluyordu!
İşte bu durumla evrenin başlangıcı olduğuna dair ilk bilimsel düşünceler artmaya başladı. Sonrasında, 1920’li yıllarda birbirlerinden bağımsız olarak, Rus matematikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı astronom Georges LeMaitre, Einstein’ın “Genel İzafiyet Teorisi” modelinin evrenin genişlediğine işaret ettiğini keşfettiler.1929 yılında ise Edwin Hubble, uzak galaksilerden gelen ışık spektrumunun sistemli bir şekilde kırmızı ucuna kaydığını gösterdi ve bu “Doppler Etkisi” olarak yorumlandı.
Anlayacağınız üzere, evrenin bir başlangıcının olması felsefi olarak çok büyük bir değer kazandı. Çünkü Hubble evrenin genişlediğini keşfetti ve bu da fiziksel olarak evrenin bir sonunun olacağına işaretti. "Sonu olan bir şeyin başlangıcının olması da kaçınılmazdır."
Evren genişlediğine göre, zaman içinde geriye doğru gidildiğinde evrenin tek bir noktadan başladığı ortaya çıkıyordu. Yapılan hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "tek nokta"nın, "sıfır hacme" ve "sonsuz yoğunluğa" sahip olması gerektiğini gösterdi.
Sonrasında gelen en büyük darbe ise 20. yy’da Big Bang Teorisi’nin ortaya atılmasıydı. Big Bang Teorisi ile evrenin bir başlangıcı olduğu kabul ediliyordu ve evrene dair en önemli teorilerdendi. Arno Penzias ve Robet Wilson 1960’lı yıllarda, bu teorinin öne sürdüğü gibi, “patlamanın” radyoaktif kalıntılarını keşfettiler.1990’larda da Kozmik Fon Tarayıcısı(COBE) bunu doğruladı.Bu olay, evrenin başlangıcı olduğuna dair en önemli kanıtlardan bir tanesidir. Dolayısıyla birçok bilim insanı ve filozof evrenin başlangıcı olduğunu kabullenmek zorunda kaldı.
Ateist felsefeci Henry Lipson: Bence, bu noktadan daha da ileri gitmek ve tek kabul edilebilir açıklamanın yaratılış olduğunu onaylamak zorundayız. Bunun ben dahil çoğu fizikçi için son derece zor olduğunun farkındayım, ama eğer deneysel kanıtlar bir teoriyi destekliyorsa, bu teoriyi sırf hoşumuza gitmediği için reddetmemeliyiz.
kozmolog Alexander Vilenkin: Bir argümanın makul insanları inandıran şey olduğu, ispatınsa makul olmayan bir insanı bile inandıran şey olduğu söylenir. Mevcut ispatla, kozmologlar geçmiş ezeli bir evren olasılığının arkasında daha fazla gizlenemezler. Kaçış yok, kozmik bir başlangıç problemiyle yüzleşmek zorundalar.
Peki bir başlangıç var ve biri başlattı bu Tanrı değil de madde olamaz mı?
Öncelikle Var olan şeylerin bir nedenle başladığına dair olan düşünce bilimin ön kabul olarak kabul ettiği bir görüştür. Yani yok iken neden var oldun? Sorusunda illaki bir "neden" olmalı.
Eğer bir “şeyin” yoktan var olabileceği mümkünse, buna dair kanıtlanmış bir bilimsel bir bulgu gerekli çünkü sezgilerimiz ile bu durum tamamen çelişiyor. Peki bilimsel bir kanıtı var mı? Şu anda hiçbir bilimsel bir kanıtı yok. Hiçbir kimse, -şu an için- var olan bir şeyin nedensizce var olduğuna dair bilimsel bir kanıt getiremez.
Daha önce modal kozmolojik argüman konusunda zorunlu ve mümkün varlık farkına değinmiştik. Bir şey sonradan var oldu ise yani ezeli değil ise yani başlangıcı var ise "mümkün varlıktır" Evrenin,maddenin başlangıcı bulunduğuna göre bunlar mümkün varlıktır zorunlu varlık olamaz. Çünkü sonradan var olmuş ve bu yüzden bir nedeni olmak zorunda. Nedeni olmayan varlık "zorunlu varlıktır" ki evrende hiçbir yerde kendi kendini var eden bir zorunlu varlık yok!Ayrıca evrenin nedeninin evren olamayacağı zaten açıktır(Nedensellik ilkesi nedeniyle). Yani zaten evren kendi kendini yaratamaz çünkü "nedenin kendisi oluşandan önce" olmak zorunda. Örneğin ben mermerden bir heykel yapacam diyelim; heykel mermerden önce var olamaz.(nedensellik)
Yani Fiziksel şeyler bir şey oluşturabilir fakat bildiğimiz üzere evrenin yaratıcısı olamaz, çünkü bunların sonradan var olduğunu, yani bir başlangıcının olduğunu biliyoruz. Fiziksel şeyler ancak başlangıcından sonra yaratmaya sahip olabilir, "ana neden" değildir.Başlangıcı olan bütün herşey başlangıcı olmayan bir nedene ihtiyaç duyar var olmak için. Yani "ezeli" olmalı. Ki zaten bunu ateist filozoflar da biliyor ama onlar Bigbang'den önce bu "ezeli" özelliğini maddeye verirlerdi.
Sonuç olarak zorunlu varlık ya madde ya da Tanrıdır. Madde olmadığı kanıtlandığına göre Tanrıdır.
Bazı bilimadamları ve filizofların Bigbang hakkında görüşleri:
Atheistic Humanism kitabında Flew bir itirafta bulundu:
İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de bir itirafta bulunacağım: Big Bang modeli, bir ateist açısından oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, dini kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin bir başlangıcı olduğu iddiasını. Ben hala ateizme inanıyorum, ama bunu Big Bang karşısında savunmanın pek kolay ve rahat bir durum olmadığını itiraf etmeliyim.
En önemli ateistlerden biri olan Flew, Çoklu Evrenler Teorisi’ni kabul edip de Tanrı’nın yokluğunu savunmayı “Tanrı’dan kaçmaya çalışmak” olarak yorumlamış ve bu görüşe laf atmıştır.
Not: yarım yüzyıllık ünlü ateist olan Flew daha sonra ateizmi terketti.
Politzer, evrenin bir başlangıcı olsaydı yaratıcıyı kabul etmek gerekirdi demekteydi.[10] Aynı zamanda, en önemli bilim-felsefe dergilerden bir tanesi olan Nature‘ın yazarlardan olan John Maddox, 1989 yılında, Down With The Big Bang makalesini yazdı(Kahrolsun Big Bang). Maddox, Big Bang’in dini görüşlere büyük bir desteğinin olduğunu ve bu görüşün kesinlikle çökeceğini söylemişti
Aynı zamanda, Henry Lipson ateist bir felsefeciydi. Ancak bu gerçekler açığa çıktıkça, analitik bir felsefeyi benimsediğinden dolayı şu ifadelerde bulunmuştu:
Bence, bu noktadan daha da ileri gitmek ve tek kabul edilebilir açıklamanın yaratılış olduğunu onaylamak zorundayız. Bunun ben dahil çoğu fizikçi için son derece zor olduğunun farkındayım, ama eğer deneysel kanıtlar bir teoriyi destekliyorsa, bu teoriyi sırf hoşumuza gitmediği için reddetmemeliyiz.
Yaşayan en önemli kozmologlardan bir tanesi olan Alexander Vilenkin de şöyle demektedir:
Bir argümanın makul insanları inandıran şey olduğu, ispatınsa makul olmayan bir insanı bile inandıran şey olduğu söylenir. Mevcut ispatla, kozmologlar geçmiş ezeli bir evren olasılığının arkasında daha fazla gizlenemezler. Kaçış yok, kozmik bir başlangıç problemiyle yüzleşmek zorundalar.
Argümanın formüle edilişi şöyledir:
1)Var olmaya "başlayan" her şeyin bir nedeni yani "başlatanı" vardır.
2)Evrenin bir "başlangıcı" vardır.
3)Bundan dolayı, evrenin nedeni vardır.
4)Evrenin nedeni Tanrıdır.
5)Tanrı vardır.
Argümanın temel mantığı Aristoteles'in ''ilk hareket ettirici'' argümanından gelmiştir.Ama argümanı ilk olarak el-Kindi formüle etmiştir.Günümüzde ise modern gelişmeler ile filozof William L. Craig argumanın son halini ortaya koymuştur.
Ayrıca İslâm literatüründe bu argümana "hudus delili" denir.Hudus, sonradan oluşma, yoktan var olma anlamındadır. Sonradan var olan varlıklara da “hadis” denilir.
Bu argüman özellikle evrenin doğumu olan Bigbang keşfi ile ateistlerin baş ağrısı haline geldi. Bigbangden önce ateistler evrenin bir başlangıcı olmadığını, her zaman var olduğu yani ezeli ve ebedi olduğu düşüncesini savunuyordu.Yani bizim Allah'ta var dediğimiz ezel ve ebed özelliklerini onlar maddeye,evrene veriyordular.Evren eskiden beri var ve gelecekte de hep olacak düşüncesi ilk olarak entropi yasasıyla felsefi olarak patlak veremeye başladı.
Entropi yasasına göre, evrenin düzensizliği hep artmakta ve sonunda evrenin düzensizliği artacak ve evren yok olacak.Oysa evrenin hep varolacak fikri savunuluyordu!
İşte bu durumla evrenin başlangıcı olduğuna dair ilk bilimsel düşünceler artmaya başladı. Sonrasında, 1920’li yıllarda birbirlerinden bağımsız olarak, Rus matematikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı astronom Georges LeMaitre, Einstein’ın “Genel İzafiyet Teorisi” modelinin evrenin genişlediğine işaret ettiğini keşfettiler.1929 yılında ise Edwin Hubble, uzak galaksilerden gelen ışık spektrumunun sistemli bir şekilde kırmızı ucuna kaydığını gösterdi ve bu “Doppler Etkisi” olarak yorumlandı.
Anlayacağınız üzere, evrenin bir başlangıcının olması felsefi olarak çok büyük bir değer kazandı. Çünkü Hubble evrenin genişlediğini keşfetti ve bu da fiziksel olarak evrenin bir sonunun olacağına işaretti. "Sonu olan bir şeyin başlangıcının olması da kaçınılmazdır."
Evren genişlediğine göre, zaman içinde geriye doğru gidildiğinde evrenin tek bir noktadan başladığı ortaya çıkıyordu. Yapılan hesaplamalar, evrenin tüm maddesini içinde barındıran bu "tek nokta"nın, "sıfır hacme" ve "sonsuz yoğunluğa" sahip olması gerektiğini gösterdi.
Sonrasında gelen en büyük darbe ise 20. yy’da Big Bang Teorisi’nin ortaya atılmasıydı. Big Bang Teorisi ile evrenin bir başlangıcı olduğu kabul ediliyordu ve evrene dair en önemli teorilerdendi. Arno Penzias ve Robet Wilson 1960’lı yıllarda, bu teorinin öne sürdüğü gibi, “patlamanın” radyoaktif kalıntılarını keşfettiler.1990’larda da Kozmik Fon Tarayıcısı(COBE) bunu doğruladı.Bu olay, evrenin başlangıcı olduğuna dair en önemli kanıtlardan bir tanesidir. Dolayısıyla birçok bilim insanı ve filozof evrenin başlangıcı olduğunu kabullenmek zorunda kaldı.
Ateist felsefeci Henry Lipson: Bence, bu noktadan daha da ileri gitmek ve tek kabul edilebilir açıklamanın yaratılış olduğunu onaylamak zorundayız. Bunun ben dahil çoğu fizikçi için son derece zor olduğunun farkındayım, ama eğer deneysel kanıtlar bir teoriyi destekliyorsa, bu teoriyi sırf hoşumuza gitmediği için reddetmemeliyiz.
kozmolog Alexander Vilenkin: Bir argümanın makul insanları inandıran şey olduğu, ispatınsa makul olmayan bir insanı bile inandıran şey olduğu söylenir. Mevcut ispatla, kozmologlar geçmiş ezeli bir evren olasılığının arkasında daha fazla gizlenemezler. Kaçış yok, kozmik bir başlangıç problemiyle yüzleşmek zorundalar.
Peki bir başlangıç var ve biri başlattı bu Tanrı değil de madde olamaz mı?
Öncelikle Var olan şeylerin bir nedenle başladığına dair olan düşünce bilimin ön kabul olarak kabul ettiği bir görüştür. Yani yok iken neden var oldun? Sorusunda illaki bir "neden" olmalı.
Eğer bir “şeyin” yoktan var olabileceği mümkünse, buna dair kanıtlanmış bir bilimsel bir bulgu gerekli çünkü sezgilerimiz ile bu durum tamamen çelişiyor. Peki bilimsel bir kanıtı var mı? Şu anda hiçbir bilimsel bir kanıtı yok. Hiçbir kimse, -şu an için- var olan bir şeyin nedensizce var olduğuna dair bilimsel bir kanıt getiremez.
Daha önce modal kozmolojik argüman konusunda zorunlu ve mümkün varlık farkına değinmiştik. Bir şey sonradan var oldu ise yani ezeli değil ise yani başlangıcı var ise "mümkün varlıktır" Evrenin,maddenin başlangıcı bulunduğuna göre bunlar mümkün varlıktır zorunlu varlık olamaz. Çünkü sonradan var olmuş ve bu yüzden bir nedeni olmak zorunda. Nedeni olmayan varlık "zorunlu varlıktır" ki evrende hiçbir yerde kendi kendini var eden bir zorunlu varlık yok!Ayrıca evrenin nedeninin evren olamayacağı zaten açıktır(Nedensellik ilkesi nedeniyle). Yani zaten evren kendi kendini yaratamaz çünkü "nedenin kendisi oluşandan önce" olmak zorunda. Örneğin ben mermerden bir heykel yapacam diyelim; heykel mermerden önce var olamaz.(nedensellik)
Yani Fiziksel şeyler bir şey oluşturabilir fakat bildiğimiz üzere evrenin yaratıcısı olamaz, çünkü bunların sonradan var olduğunu, yani bir başlangıcının olduğunu biliyoruz. Fiziksel şeyler ancak başlangıcından sonra yaratmaya sahip olabilir, "ana neden" değildir.Başlangıcı olan bütün herşey başlangıcı olmayan bir nedene ihtiyaç duyar var olmak için. Yani "ezeli" olmalı. Ki zaten bunu ateist filozoflar da biliyor ama onlar Bigbang'den önce bu "ezeli" özelliğini maddeye verirlerdi.
Sonuç olarak zorunlu varlık ya madde ya da Tanrıdır. Madde olmadığı kanıtlandığına göre Tanrıdır.
Bazı bilimadamları ve filizofların Bigbang hakkında görüşleri:
Atheistic Humanism kitabında Flew bir itirafta bulundu:
İtiraflarda bulunmanın insan ruhuna iyi geldiğini söylerler. Ben de bir itirafta bulunacağım: Big Bang modeli, bir ateist açısından oldukça sıkıntı vericidir. Çünkü bilim, dini kaynaklar tarafından savunulan bir iddiayı ispat etmiştir: Evrenin bir başlangıcı olduğu iddiasını. Ben hala ateizme inanıyorum, ama bunu Big Bang karşısında savunmanın pek kolay ve rahat bir durum olmadığını itiraf etmeliyim.
En önemli ateistlerden biri olan Flew, Çoklu Evrenler Teorisi’ni kabul edip de Tanrı’nın yokluğunu savunmayı “Tanrı’dan kaçmaya çalışmak” olarak yorumlamış ve bu görüşe laf atmıştır.
Not: yarım yüzyıllık ünlü ateist olan Flew daha sonra ateizmi terketti.
Politzer, evrenin bir başlangıcı olsaydı yaratıcıyı kabul etmek gerekirdi demekteydi.[10] Aynı zamanda, en önemli bilim-felsefe dergilerden bir tanesi olan Nature‘ın yazarlardan olan John Maddox, 1989 yılında, Down With The Big Bang makalesini yazdı(Kahrolsun Big Bang). Maddox, Big Bang’in dini görüşlere büyük bir desteğinin olduğunu ve bu görüşün kesinlikle çökeceğini söylemişti
Aynı zamanda, Henry Lipson ateist bir felsefeciydi. Ancak bu gerçekler açığa çıktıkça, analitik bir felsefeyi benimsediğinden dolayı şu ifadelerde bulunmuştu:
Bence, bu noktadan daha da ileri gitmek ve tek kabul edilebilir açıklamanın yaratılış olduğunu onaylamak zorundayız. Bunun ben dahil çoğu fizikçi için son derece zor olduğunun farkındayım, ama eğer deneysel kanıtlar bir teoriyi destekliyorsa, bu teoriyi sırf hoşumuza gitmediği için reddetmemeliyiz.
Yaşayan en önemli kozmologlardan bir tanesi olan Alexander Vilenkin de şöyle demektedir:
Bir argümanın makul insanları inandıran şey olduğu, ispatınsa makul olmayan bir insanı bile inandıran şey olduğu söylenir. Mevcut ispatla, kozmologlar geçmiş ezeli bir evren olasılığının arkasında daha fazla gizlenemezler. Kaçış yok, kozmik bir başlangıç problemiyle yüzleşmek zorundalar.
Yorumlar
Yorum Gönder